Çinli Mahkumlardan Çıkarılan Organlar Muhtemelen 400 Tıp Makalesinde Kullanıldı
Yeni bir çalışmada, organ nakli hakkında yapılmış 400’den fazla araştırma makalesinin, söz konusu organların, bağışlamak için rıza göstermeyen Çinli mahkumlardan etik olmayan şekilde toplanmış olabileceği endişesi nedeniyle, geri çekilmesi çağrısında bulunuldu.
Bu konuda yapılmış ilk çalışma, BMJ Açık tıp dergisinde 6 Ocak’ta yayınlandı. Çin organ nakli ile ilgili Çin’de yapılmış araştırmalar kullanılarak 2000-2017 yılları arasında İngilizce hakemli dergilerde yayınlanan makaleler incelendi.
Avustralya liderliğindeki araştırma ekibi makalelerin çoğunda, uluslararası organ nakli araştırma topluluğunun etik standartlarına uyma konusunda kusur tespit etti. Bu standartlar idam mahkumlarından veya bağışçı (donör) onayı olmadan alınmış organları içeren herhangi bir araştırmanın yayınlanmasını yasaklamaktadır.
Avustralya Macquarie Üniversitesi’nde araştırmacı olan Dr. Robyn Clay-Williams, “Bildirilen araştırmanın etik açıdan uygunluğu hakkında titizlik göstermeden, yayınlamayı kabul eden ne kadar çok sayıda saygın dergi olduğunu görünce derinden sarsıldım” dedi.
Çin’de Organ Nakli Suistimali
Uzmanlar ve insan hakları örgütleri, Çin komünist rejiminin 2015’ten bu yana gönüllü bağışçılarla sürdürdüğü, Çin’in organ nakli sisteminde kullanılan organların kaynağını sorgulama çağrısında bulundu. Bugüne kadar yetkililer, organların yalnızca idam sırası bekleyen tutuklulardan geldiğini iddia ediyordu.
Çin’deki Organ Nakli Suistimalini Sona Erdirme Uluslararası Koalisyonunun (International Coalition to End Transplant Abuse in China) organ nakli etik grubu tarafından hazırlanan 2016 kapsamlı raporunda, Çin’in resmi organ nakli rakamları ile hastanelerde yapılan nakil sayısı arasında büyük bir tutarsızlık olduğunu tespit edildi. Raporda karaciğer ve böbrek nakli yapan 712 hastanenin halka açık kayıtları analiz edilerek, her yıl 10.000 ila 20.000 olan resmi rakamların çok üzerinde, yılda yaklaşık 60.000 ila 100.000 organ nakli gerçekleştirildiği ortaya kondu.
Raporun hastanelere yapılan gizli aramalar, tutukluluktan sağ kurtulan Falun Dafa uygulayıcılarının açıklamaları ve diğer deliller doğrultusunda vardığı sonuçlara göre bu fark, Çin’deki inanç mahkumlarından, özellikle de yasaklanmış manevi uygulama olan Falun Dafa’nın (Falun Gong olarak da bilinir) uygulayıcılarından zorla toplanan organlardan kaynaklanmaktadır. New York eyaletinde yerleşik bir sivil toplum örgütü olan, Çin’de Organ Toplama Araştırma Merkezi tarafından hazırlanan 2018 tarihli bir rapor, bu iddiaları destekleyecek daha fazla kanıt sağlamıştır.
Haziran 2016’da, ABD Temsilciler Meclisi, Çin’deki Falun Gong uygulayıcılarından organların toplanmasını kınayan bir kararı oybirliğiyle kabul etti. Aynı yılın Temmuz ayında, Avrupa Parlamentosu da uygulamaya son verilmesi çağrısında bulunan bir bildiri yayınladı.
“Eylemin Başarısızlığı”
Çalışmada 85.000’den fazla organ naklini kapsayan 445 çalışma incelendi. Çalışmaların yüzde 92’sinden fazlasında organların kaynağının idam edilen mahkumlar olup olmadığının ve yüzde 99’unda bağışçıların onaylarının alınıp alınmadığının bildirilmediği tespit edildi.
Ayrıca, 2010’dan önce yapılan organ nakillerini içeren ve hiçbir mahkumun organlarının kullanılmadığını iddia eden 19 makale tespit edildi. Bununla birlikte, çalışmada belirtildiği gibi bu süre zarfında, Çin’de kurulmuş hiçbir organ bağış sistemi yoktu – bu nedenle iddia doğru olamazdı.
Araştırmacılar incelenen çalışmaların neredeyse kesinlikle, idam edilen mahkumlardan gelen verileri içerdiği sonucuna vardılar; “Çin de bu dönemde temel organ bağışı kaynağının idam edilen mahkumlar olduğunu kabul etmiştir.”
Bu, organ nakli topluluğunun etik olmayan araştırmaların soruşturulması yolundaki ilk çalışmadır.
Araştırmanın lideri ve Macquarie Üniversitesi’nde klinik etik profesörü olan Wendy Rogers, hakemlerin, editörlerin ve dergi yayıncılarının Çin araştırmacılarına organların kaynağı hakkındaki sorularının sonuçsuz kaldığını söyledi.
Rogers, “Bu tür bir çabanın başarısız kalması bizi, etik dışı uygulamaların gelişebileceği sonucuna götürüyor” dedi.
Rapor şöyle belirtilmiştir: “Özellikle ilgili politikayı açıkça benimsemiş dergilerde, organların kaynağı hakkında hiçbir bilgi içermediği halde yayınlanmak üzere kabul edilen çok sayıda bildiri (yüzde 85’in üzerinde) göz önüne alındığında, hakemler, editörler ve yayıncıların bu dikkatsizliği, ahlaki açıdan önemlidir.”
Etik Standartların Uygulanması
Çalışmada bildirildiğine göre, Dünya Sağlık Örgütü ve Organ Nakli Derneği (The Transplantation Society, TTS) de dahil olmak üzere bazı kurumlar, nakil için idam mahkumların organlarının kullanılmasını ve bu tür nakillerden kaynaklanan araştırmaları kınamış olsa da, bu etik standartların uygulanması yönünde herhangi bir zorlayıcı eylem bulunmamaktadır.
Makalede halen, etik ihlaller için herhangi bir yaptırım bulunmadığı ve uygunluğu araştıran hiçbir denetim yapılmadığı belirtildi.
Rogers, idam mahkumlardan alınan organları içeren araştırmalar ve konferans makaleleri dışında, 2006’dan itibaren başlatılan TTS politikalarından dolayı da organ nakli derneğinin bir süredir bu sorunların farkında olduğunu belirtti.
Rogers, “[organ nakli derneğindeki insanlar] bu olayı sadece unuttular mı yoksa şimdiye kadar durdurulmuştur diye mi düşünüyorlar bilmiyorum” dedi. “Ama bir alanda çalışıyorsanız, incelediğiniz konu ve bu konu hakkında ne söylediğinize çok özen göstermeniz gerektiğini; bunun profesyonel bir yükümlülük olduğunu düşünüyorum.”
Rogers araştırmasında TTS’nin resmi dergisi Transplantation’ın, etik dışı araştırmaların yayınlanmasını yasaklayan kendi politikalarını ihlal eden beş bildiri yayınladığını tespit etti.
Makale, bireysel makaleler araştırılana kadar tüm etkilenen çalışmaların geri çekilmesi çağrısında bulunuyor. Ayrıca, Çin’in nakil sistemini içeren araştırmalar hakkında bir politika geliştirmek için uluslararası bir zirve yapılmasını öneriyor.
Örnek Vaka
2017 yılında Liver International tıp dergisi, etik uzmanlarının araştırmalarında kullanılan organları sorgulamasının ardından Çinli nakil cerrahlarının bir makalesini geri çekti.
Nisan 2010’dan Ekim 2014’e kadar Zhejiang Eyaletindeki bir hastanede 564 karaciğer naklini analiz eden bildiri yazarları, tüm organların kalp ölümü gerçekleşmiş bağışçılardan alındığını ve hiçbir organın idam mahkumlarından alınmadığını iddia etmişlerdir.
Ancak Rogers ve bir grup akademisyen, bir hastanenin o dönemde belirtilen az sayıdaki bağışlanmış organdan o kadar çok sayıda organ kaynağı sağlamasının imkansız olduğunu söylediler. Ayrıca, kalp ölümünden sonra bağışçılardan alınan karaciğerlerin, sadece üçte biri nakil için uygundur. Yani hastanenin gönüllü bağış sisteminden çok daha büyük bir organ havuzuna erişmesi gerekir. Uzmanlar tek olası açıklama olarak, karaciğerlerin inanç mahkumları da dahil olmak üzere idam mahkumlarından geldiği sonucuna varmıştır.
Washington eyaleti merkezli bir sivil toplum grubu olan Zorla Organ Toplama Karşıtı Doktorlar (Doctors Against Forced Organ Harvesting, DAFOH) Genel Müdürü Dr. Torsten Trey, yeni bulguların önemli olduğunu söyledi.
Trey bir e-postada, “Batı Çin’i değiştiremeyebilir, ancak kendi davranışını değiştirebilir: nakil doktorları geçmiş yıllarda toplanan raporları ve soruşturmaları okumaya başlayabilir” dedi.
Trey tıp camiasının, daha katı sorumluluk göstermesi için Çin’e baskı yapılması gerektiğini söyledi.
“Uluslararası toplum ve tıp dergileri, Çin’in etik standartlara müdahale etmemesi gerektiğinin sinyalini göndermelidir” dedi.
Yazan: Cathy He, Epoch Times
Çeviren: Hatice ATMACA, Epoch Times Türkiye
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.