Demokrasi ve Liyakat

Çağdaş gelişmeleri yakalayan ülke ve toplumlar, “insan hakları – katılım – demokrasi” değerleriyle yönetilir. Bizde bu toplumda yaşayan bireyler olarak bir kaç on yıllık hayatımızda özgür, insan haklarının ihlal edilmediği, adaletli bir gelir dağılımı olan, refah düzeyi yüksek ve din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin hukuk üstünlüğü ve adaletin ön planda olduğu barış içinde bir yaşamın özlemi içerisindeyiz.

Liyakat sahibi olmak, liyakat göstermek gibi söylemleri sık sık duyarız. Liyakat sistemi, siyasi kayırmacılık sisteminin uygulamada olumsuz sonuçlar vermesi neticesinde ortaya çıkan bir sistemdir. Bir işin liyakatli kimselere verilmesi haksızlıkların giderilmesini sağlamakla birlikte görevin önemini ve nitelik veya nicelik bakımından değeri olma durumunu da göstermektedir. Liyakat, sözlük anlamı olarak da “bir kimsenin kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu” olarak karşımıza çıkar. T.C. Anayasası’nın 70. maddesinde de liyakate dikkat çekilmiştir. Liyakatin gerçekleştirilebilmesi için; “Mevcut olan hakların korunması, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilmemesi ve adalet çerçevesinde birtakım kararlar verilmesi gerekir.” denmiştir. Liyakat kavramının özeti ”Kendine yakışanı yapmaktır.’ ‘diyebiliriz. Liyakat sadakate göre daha profesyonel bir kavramdır. Siyasette, iş ilişkilerinde ve profesyonellik gerektiren durumlarda liyakat ağır basar. Kişinin hak etmediği veya lâyık olmadığı bir mevki veya göreve göz dikmesi , getirilmesi ,toplumsal bir yozlaşmaya ve ahlâki değerlerin kaybına neden olur.

Öte yandan Demokrasinin tanımı tartışması günümüzde hâlâ tüm dünyada da devam eden bir tartışmadır. ‘Demokrasi’ kelimesinin kökeni Yunancadır. ‘Demo’, ‘insanlar’ anlamına gelirken, ‘krasi’, ‘güç’ anlamına gelir. Demokrasinin en modern yorumu, ‘Demokrasi; halkın, halk için, halk tarafından yönetimidir.” diyen Amerikan Başkanı Abraham Lincoln tarafından yapılmıştır. Kısaca söylemek gerekirse “Demokrasi” kelimesi “halkın yönetimi” anlamına gelir. Demokrasi için, ” halkın ülkeleri hakkında karar verme yetkisine sahip olduğu ve hükümetin kararını halka dayatmadığı bir hükümet sistemi türüdür ” deniyor. Acaba öyle mi…

Dolayısıyla yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığının zedelenmesi, hukukun üstünlüğü ilkesinin yıpratılması, insan hakları ihlallerinin artması, adaletli bir gelir dağılımının olmaması ve çıkar ilişkilerinin ön planda tutulması toplumları kaosa sürükleyen sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Platon’un belirttiği gibi, milletin kendini yönetecekleri seçebilmesi için yetişkin ve iyi eğitim görmüş, liyakat sahibi insanlar olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa demokrasi otokrasiye dönüşebilir ve daha ağır-adaletsiz uygulamalarla karşılaşılabilir.

Bunun sebepleri arasında ülkelerdeki bazı kurumların görüşlerini haklı çıkartmak adına demokrasi tanımını kullanmaları, demokratik olmayan devletlerin kendilerini demokratik olarak tanıtma çabaları …

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.