Dil Yarası

“Kamusa uzanan el, namusa uzanmıştır.”

Cemil Meriç/Bu Ülke

Kamus, lügat, sözlük demek. Dilin zenginliği, ihtişamı, sözlüklerde saklanır; sözlükler bir çeşit hazinedir bu yönüyle. Daha önce de bahsetmiştim, dilimiz kimliğimizdir; kim olduğumuzu, meramımızı sergileyen teşhir mekanlarıdır.

Evet, dil mekandır aynı zamanda, kalbimizin mekânı. Dil sözcüğünün doğu kültürüyle harmanlanmış eski Türkçemizde, gönül / kalp anlamına gelmesi tesadüf müdür?

Alın size şair Rasih’in beyitlerinden bir örnek: Dilde gam var şimdilik lutfeyle gelme ey sürûr/ Olamaz bir hânede mihmân mihmân üstüne. (Gönlüm şu anda gam dolu, ey mutluluk lütfen sen gelme, bir evde üst üste iki misafir olmaz.)

Dilimiz kimliğimiz, evimizdir ve onun sayesinde – saye gölge demektir – yaşarız. Yaşamak için bir dile ihtiyacımız vardır ve o dil ancak kendi dilimizdir. Başkasının dilini konuşan kendinden uzağa düşmüştür. Onun için büyük mütefekkir Cemil Meriç; “Kamus, bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla. Kamusa uzanan el namusa uzanmıştır.” demektedir.

O zaman soralım, biz ne kadar biziz? Kelimelerimiz ne kadar bize ait? Biz bu kelimelerle kendimizi anlatabiliyor muyuz, yoksa bilinen kalıpları tekrar mı ediyoruz? Kamusumuza, yani namusumuza hakim miyiz?

Alın size her gün, her yerde karşılaştığımız, üzerinde durmadığımız, düşünmediğimiz dil yanlışlarından bir demet…

“Balkon demirini alçak yaparsanız, çocukların düşerek ölme şansı artıyor.”

“Hayır dostum, ölerek kurtulamazsın, ölmek gibi bir şansın yok!”

Ölmek bir şans mıdır, tartışılabilir ama ihtimal ya da seçenek sözcüğü yerine şans kelimesinin kullanılmasının yanlış olduğu tartışılamaz.

Türkçede maazeme diye bir kelime yok ama çoğunlukla lüzum, lazım, elzemle aynı kökten gelem malzeme yerine bu kelime kullanılıyor. Neden maazeme, elimizde L harfinin malzemesi mi kalmadı?

Muhattap! Ne kadar çirkin bir kelime, tükürür gibi! Böyle bir kelimemiz yok. Bunun doğrusu muhatap! Kendisine hitap edilen kişi anlamında. Bilmem muhatabım derdimi anlar mı?

Futbol maçı anlatımlarında sıkça kullanılan râkibimiz (raakibimiz) ifadesi çok yanlış. Doğrusu rakip – rekabet edilen kişi – biçimindedir. Râkip üzerine binilen şey demektir, merkep kelimesi bu kökten türemiştir. Ha, rakibinizin üstüne binmek istiyorsanız, o zaman olur:))

Kelime hazinesi, yanlış, Evet kelimelerimiz birer hazinedir ama burada kastedilen şey servet değil onun saklandığı yer, hazne. Doğru kullanımı, kelime haznesi. Hazne: bir şeyin konulduğu kap, havuz, dağarcık anlamında.

Akşam beş gibi buluşalım” yanlış. Doğrusu akşam beş sularında, akşam beş civarında olmalı.

Ayrıca, gibi kelimesi bir benzetme edatıdır, bir varlığı aslında olmadığı şeye benzetmeye yarar. Birine adam gibi adam dediğiniz zaman aslında onun adam olmadığını ama adama benzediğini söylemiş olursunuz. “Aferin, erkek gibi konuştun” dediğiniz kişiye aslında erkek olmadığını söylersiniz.

Mevzu derin, örnekler saymakla bitmez, hele bir de “adamın dibi” ifadesi var ki, Türkçenin katledildiği bir savaş meydanında göndere bu bayrağı çekmek lazım. Birini överken hakaret etmeye en güzel (!) örnek. Hatta bu yazının başlığını Adamın Dibi, Zıkkımın Dibi koyacaktım, sonra kaba olur diye yazmadım.

Dilimize, kamusumuza sahip çıkmazsak, düşüncemiz de elden gider.

Ki insan, düşünen varlık demekse bu durumda insan olarak var olmamız da mümkün olmaz.

YALNIŞ MIYIM ?

1 yorum
  1. Yitik Ozan diyor

    Teşekkürler hocam…

Yanıt Ver

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.