Gerçeklik: Sadece Bir İllüzyon Mu? – Bölüm I
Evrende cereyan eden her olayı ve gelişmiş olan her maddeyi bir gerçek olarak kabul ederiz. Evrenin sadece bir yanılsama ve bir rüya gibi yok olacağını düşünmek ise…
Evrende cereyan eden her olay ve gelişmiş olan her maddeyi, bir gerçek olarak tanımlarız. Bildiğimiz evrenin sadece bir yanılsama veya bir yanılgı olabileceği düşüncesi, sanki ustaca bir bilim kurgu filminden çıkmış gibidir. İnsanoğlunun yaşadığı günlük zorlukları ve dünyanın karşı karşıya olduğu sıkıntıları göz önünde bulundurduğumuzda, böyle bir düşünce akıl almazmış gibi geliyor.
Fakat bizim gerçeklik olarak algıladığımız her nesne ve olay bilimsel mantık ile çeliştiği bir gerçektir, çünkü düşündüğümüzde maddenin varlığı çok zayıftır. Gördüğümüz maddenin yapıtaşları atomlardır. Onlar sanki bir boşluğun içindedir ve baktığımızda adeta görünmezlerdir. Atom çekirdeğinin yörüngesinde ise hızla dönen elektronlar vardır ve bu parçacıklar (elektronlar) 7 farklı yörüngede saniyede 1000 km bir hızla atom çekirdeğinin etrafında, birbirlerine değmeden mucizevi bir biçimde dönerler.
Vücudumuzu bir mikroskop altında inceleseydik, göreceğimiz şey aslında, hiç durmaksızın dönen kum tanelerinden oluşan bir okyanus olurdu. Kuantum fiziği alanındaki son gelişmelere baktığımızda ve elde edilen bulgular ışığında söyleyebiliriz ki, madde olarak isimlendirdiğimiz her şey aslında boş evrende kuantum dalgalanmasından daha fazla bir şey değil.
Almanya’da John Neumann Enstitüsü’nde Dr. Stephan Dürr başkanlığında bir grup fizikçinin çalışması bize gösterdi ki, protonları ve nötronları (quarklar) oluşturan atom altı parçacıklar, kütlenin sadece yüzde birlik bir kısmını oluşturuyorlar. Bu da şu anlama geliyor, geri kalan tüm nükleer ana kütle, yani bizim madde olarak bildiğimiz her şey aslında, gluonlardan, kısa ömürlü parçacıklardan oluşuyor ve bu parçacıklar, protonları ve nötronları oluşturan quarkları-üçlü birliğin var olmasını sağlıyor. Bu şu anlama geliyor, bizim dokunabildiğimiz ve hayatımızda gerçek olarak algıladığımız her şey, aslında yokluğun ve boşluğun dalgalanmasından meydana geliyor veya sadece boşluktan meydana geliyor.
Diğer Bir Gerçek
Fiziksel gözlerimiz ile gördüğümüz her şey, büyük ölçüde belli bir alanla sınırlıdır. Eğer gözlerimiz mikroskobik partikülleri ve milyarlarca mikroskobik parçacıktan oluşan nesneleri görebilseydi ve biz her tanesini görerek etkileşime girebilseydik, bu dünyadaki yaşamımızı çok zorlaştırırdı.
Biyolog Richard Dawkins, bir taşı elimize aldığımızda, bu taşı sert ve sabit bir nesne olarak hissetmemiz ve algılamamızın asıl nedeninin, ellerimizin ve taşın birbirine nüfuz edemediğindendir diyor, yani ellerimizi bir taşın içine sokmak imkansızdır. İnsanoğlu için sertlik ve sabitlik kavramları hakkında bir fikre sahip olmak bir avantaj, ancak bu şekilde dünyada normal bir hayat sürebiliriz. Görünürde bizim gerçek olarak kabul ettiğimiz dünyamız bir illüzyondan ibarettir, bu durumda başka evrenlerde, farklı gerçekliklerin ve kanunların var olabileceğini kabul etmek durumdayız. Gerçek olarak kabul ettiğimiz her şey aslında bir rüya, yanılgı ve illüzyon olabilir.
Yani parçacıklar tarafından oluşturulan gerçeklik durumu, sadece sis ve gölgelerden ibaret olabilir, belki de evrendeki nesnelerin gerçek varoluşu, bir veya bir kaç paralel kozmostan oluşmaktadır. Birçok bilim insanı üç boyutlu bir vücudun, iki boyutlu bir gölgeyi yansıtabileceği gibi, çok boyutlu bir evrenin teorisindeki gibi, bizim üç boyutlu dünyamıza bir gölge bırakabileceğini düşünüyor. Eğer bu teori doğru ise, o zaman bu boyutta gördüğümüz her nesne ve organizma, “daha gerçekçi” bir kozmosun buraya yansıttığı, oldukça kaba nesnelerin ve organizmaların var olduğu bir boyuttayız demektir. Bedensiz bir hafızanın diğer boyutlarda varoluş teorisi, tam olarak beynimizde yüzlerce atomun hayat boyu atılmasına ve yenilenmesine rağmen, neden hafıza kaybı yaşamadığımızı açıklıyor. Dawkins’e göre, sahip olduğumuz şuan ki vücudumuzda, çocukken sahip olduğumuz vücuttan kalan, bir şeyler yaşamış ve bizim hatırlayabileceğimiz bir tane atom parçasına bile sahip değiliz.
„Creation: Life and How to Make It“ kitabının yazarı Steve Grand’e göre, madde bir yerden diğer bir yere göç eder ve sadece şuan için, insanın var olabilmesi için birleşir. Bu yüzden insanın şuan ki varoluşunu oluşturan madde, gerçek bir maddi varoluş değildir. Buradan şu sonuca varıyoruz, gerçek vücutlarımız farklı bir boyutta ve biz bu vücuda ulaşamıyoruz, gerçek vücut bir kap gibi, buna gerçeklik olarak nitelendirdiğimiz her şey de dahil.
Ayrıca bkz: Gerçeklik: Sadece Bir İllüzyon Mu? – Bölüm II
Leonardo Vintiñi / The Epoch Times