Onaylı Randevu Sistemi’nin 1’inci ayında basın açıklaması yapan İTO, uygulamadaki aksaklıkları ve sistemin randevu bulmadaki zorlukları çözmediğini belirtti.
İstanbul Tabip Odası (İTO) Onaylı Randevu Sistemi’nin birinci ayında sorunları anlattı. İTO, gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla Sağlık Bakanlığının Onaylı Randevu Sistemi’nin birinci ayını doldurmasıyla birlikte uygulamadaki aksaklıkları ve sistemin randevu bulmadaki zorlukları çözmediğini belirtti.
Sağlık Bakanlığı tarafından randevu sorununun çözümü olarak kamuoyuna sunulan “Onaylı Randevu Sistemi”nin neden olduğu kaos sağlık hizmetini olumsuz etkilemeye devam ediyor. İTO, sağlık alanında yaşanan pek çok sorunun bir sonucu olan randevu meselesinde gelinen noktayı, 11 Haziran Salı günü, Cağaloğlu binasında da düzenledikleri basın toplantısıyla değerlendirdi.
“Aylarca randevu alamayan hastalar var”
Toplantıda konuşan İstanbul Tabip Odası Başkanı Dr. Osman Küçükosmanoğlu, özellikle İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlerde halkın hekime ve hastaneye ulaşmada büyük sorunlar yaşadığının, insanların sağlık hizmeti almakta zorlandığının, aylarca randevu alamayan hastalar olduğunun altını çizdi. Randevu sisteminde yapılan değişikliklerle bu sağlık sisteminin yürümesinin mümkün olmadığını vurgulayan Dr. Küçükosmanoğlu, sağlıkta parası olanın hizmet alabildiği bir noktaya gelindiğini söyledi. Kapısında onlarca hasta bekleyen hekimlerin tükenmişliğine dikkat çeken Dr. Osman Küçükosmanoğlu, sistemin kaosa neden olduğunu, sağlıkta şiddeti ve hekim göçünü artırdığını belirtti.
Randevu sistemiyle ilgili şikayetlerin arttığını belirten İTO Genel Sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç ise, sağlık alanındaki sorunların temel nedeninin “Sağlıkta Dönüşüm Programı” olduğunu söyledi. Dr. Ertuğrul Oruç’un okuduğu basın açıklaması şöyle:
Sağlık Bakanlığı’nın Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nde (MHRS) bazı değişiklikler getiren, adına “Onaylı Randevu Sistemi” dediği yeni uygulama bir ayını doldurmak üzere. İstanbul Tabip Odası olarak, Sağlık Bakanlığı tarafından randevu sorununun çözümü olarak kamuoyuna sunulan yeni sistemin, randevu bulmada yaşanan sıkıntıları çözmeyeceğini defalarca dile getirdik. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın her hafta İstanbul’daki farklı bir hastanede yaptığı, yeni sistemin randevu bulmada ciddi rahatlama getirdiği yönündeki açıklamalarının aksine, ne yazık ki hayat bizi doğruladı.
Sağlık Bakanlığı, meseleyi ilk andan itibaren basit bir uygulama problemi gibi yansıtmayı seçti. Oysa 2023 yılında hekime başvuru sayısı (150 milyon Acil Servis başvuruları dâhil) yaklaşık 1 milyarı buldu. Her yıl bu sayı katlanarak artmakta. Randevu neden bulunamıyor demeden önce sorgulanması gereken Türkiye’de hekime başvuru talebinin niye bu kadar yüksek olduğudur. Ancak Sağlık Bakanı’nın odaklandığı nokta, yıl içinde iptal edilip gelinmediğini söylediği 81 milyon randevudur. Bu randevular iptal edilmeyip gelinseydi, Sağlık Bakanı’na göre ortada sorun yoktu.
Sağlık Bakanı, hekime başvuru sayısında bir sorun görmediği için sorunu randevu sayısını artırarak çözmek istemektedir. Bunun başlıca iki yolu vardır. Bunlardan ilki hekimin mesai saatleri içinde gördüğü hasta sayısını arttırmak, yani muayene süresini kısaltmaktır. Hâlihazırda muayene süreleri zaten kısa. Ama bu bile uzun gelmiş olacak ki muayene sürelerinin 1-2 dakikaya kadar indirildiğine şahit olduk. İkinci yol ise mesai saatlerini uzatmaktır. Doktorları buna ikna etmek için Sağlık Bakanlığı, 9 Mayıs tarihinde Resmî Gazete’de mesai saatleri dışında yapacakları poliklinik hizmetleri için hasta başına iki katı ödeme yapılmasını öngören bir tebliğ yayınladı. Polikliniklerin asistan hekimler üzerinden yürüdüğü eğitim hastanelerinde ise asistan hekimlerin karşı çıkışını engellemek için baskı ve mobbing uygulandığına yönelik çokça duyum alıyoruz.
Bunların hiçbirinin yaraya merhem olmadığının kanıtı niteliğinde birkaç gelişme yaşandı. Yeni sisteme dair şikâyet başvurularında patlama yaşandığı kamuoyuna yansıdı. Ayrıca hastaların tetkik sonuçlarını doktoruna göstermesi için ek randevu istenmemesine dair Bakanlık tarafından hastanelere yazı gönderildi. Sağlık Bakanı’nın yeni sistemi açıkladığı ilk andan itibaren randevusuz da hasta bakılacağını vurgulamasını da meselenin yalnızca Onaylı Randevu Sistemi ile çözülemeyeceğinin bir kanıtı olarak görmek gerekir.
Bu bir aylık deneyimden anlıyoruz ki getirilen yeni sistem meseleyi çözmese de, Sağlık Bakanlığı ikna veya baskı yoluyla randevu sayılarını arttırmayı hedeflemektedir. Oysa bu yaklaşım, sistemin kısır döngüye girmesine neden olmaktadır. Sistem randevu yarattıkça randevular dolmakta ve hep daha fazlasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu da bize sorunun randevu sisteminde olmadığını, uygulanan sağlık politikalarında olduğunu gösteriyor.
İktidarın yirmi yıldan uzun süredir sağlıkta uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte her hastanın her bir sağlık kuruluşuna istediği an başvurabilmesinin önü açıldı. Bu da toplumda sık rastlanan ve basit tıbbi müdahaleyle tedavi edilebilecek hastalıklara sahip hastaların hastanelere başvurusunun önünü açtı. Bunun bir sonucu, özellikle komplike hastalıkları olan hastaların yeterince sağlık hizmeti alamaması oldu. Buna Aile Hekimliklerinin insan gücünün ve koruyucu hizmetler görevlerinin budanması eklenince Türkiye sağlık sistemi hastane ve uzman doktor bağımlı hâle geldi. Öyle bir noktaya gelindi ki bir hasta yeterince sağlık hizmeti alamadığı veya böyle düşündüğü için çok kısa zamanda birden fazla hastaneye başvurur oldu.
Sağlık sistemi, herkesin ihtiyacı kadar sağlık hizmeti almasını sağlayacak sevk zincirinin ve yalnızca kamu eliyle nitelikli olarak sunulan sağlık hizmetlerinin olmayışının sancılarını çekmektedir. Bu sancının en görünür tezahürlerinden biri randevu bulmakta yaşanan sıkıntılardır. Çözüm, “her şey dâhil” 1-2 dakika muayene sürelerini doktorlara ve hastalara dayatmak, mesai saatlerini esnetmek, hastaların hastanelere başvurmasını teşvik etmek değil.
İstanbul Tabip Odasının randevu sistemi ve sağlık hizmetlerinde gelişim için talepleri ise şöyle,
Tedavi etmeyi değil hastalandırmamayı hedefleyen, koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği bir sağlık sistemi anlayışına geçilmeli,
Hastalıkların oluşmasının en önemli sebebi yoksulluğa bağlı yeterli beslenmeme, dinlenmeme, kötü şartlarda yaşama ve stres altında kötü şartlarda çalışmaktır. Toplumdaki hastalık sıklığını azaltmak için yoksulluğu önleyecek tedbirler alınmalı, çalışma yaşamı insani şartlara göre düzenlenmeli,
Her hastanın ihtiyacına uygun sağlık hizmetine ulaşmasını sağlayacak sevk zinciri sistemine geçmeye dönük adımlar atılmalı,
Sevk zincirinin en önemli halkası olacak olan Aile Hekimliklerinin insan gücü, tıbbi malzeme, bina vb. koşullarının iyileştirilerek koruyucu hekimlik merkezli bir görev tanımı yapılmalı,
İyi işleyen bir kamu sağlık sisteminde özel sağlık sermayesi yaygınlaşamaz ve büyüyemez. Ancak mevcut tabloda büyümeye ve serpilmeye devam etmektedir. Kamunun özel sağlık sermayesinin büyümesini teşvik eden politikaları terk edilmeli, bu kaynaklar kamu sağlık alanına aktarılmalı,
Sağlığı özelleştiren, piyasalaştıran, doktoru ucuz emek haline getiren, halkın sağlık hakkını gasbeden Sağlıkta Dönüşüm Programı derhal terk edilmeli, yerine eşit, ücretsiz, nitelikli, kamu eliyle sunulan bir sağlık anlayışına geçilmelidir.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.