Neden Bir Amaca İhtiyacımız Var ve Onu Nasıl Buluruz?
Amacı olan bir yaşam, sağlığı ve refahı sağlamanın en iyi yollarından biridir.
Hepimiz yaşamak için yemeye ve uyumaya ihtiyaç duyarız. Hepimiz sığınacak bir ev ve bizi seven dostlara sahip olmak isteriz. Hayatta kalmak için gerekli temel ihtiyaçlarımız karşılandıktan sonra, çevremizdeki insanlara faydalı olduğumuzu hissetmek için can atarız.
Bir amaca sahip olmak, hayatta kalmak için en önemli ihtiyaçlarımızdan biri değildir. Yine de fiziksel sağlığımız ve zihinsel durumumuz buna bağlıdır.
Çok satan kitabı “Ertelemenin Sonu”nda Petr Ludwig, bir amacımız olduğu duygusunun, yaşamımızın hem niteliği hem de niceliği üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğunu anlatıyor. İş hayatında ve genel olarak hayatta daha fazla amacı olanlarda, felç ve kardiyovasküler hastalık riskinin düşük olduğunu ve insan ilişkilerinin daha iyi olduğunu gösteren çeşitli araştırmalara işaret ediyor.
Ludwig “Amaca sahip olma duygusu, uzun yaşama ihtimalimizi önemli ölçüde etkiliyor” diyor. “Emekli olmayan toplumlarda yaşam süresinin daha uzun olduğunu gösteren araştırmalar var.”
Örneğin, Japonya’nın Okinawa adasını düşünün. Okinawanlar, Amerikalılardan ortalama olarak on yıl daha uzun yaşıyorlar. Araştırmacılar, bu uzun ömrün nedenlerinden birinin, Okinawanların yaşlandıkça toplum üyelerine daha fazla katkıda bulunmaları olduğuna inanıyorlar.
Ludwig, “Onların ‘ikigai’leri var. Bu Japonca kelimenin anlamı, hayat amacı ve kişisel güçlerin başkalarına hizmet etmek için kullanılmasıdır” diyor. “Yaşlansak bile dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam etmeliyiz.”
Amacımızın olması sağlığımızı etkiler, çünkü mutluluğumuz bu duyguya sıkı sıkıya bağlıdır. Dondurmaya ya da yeni bir arabaya duyduğumuz heves gibi değil, ama içten gelen, “hayatımın iyi bir dönemindeyim” dediğimizde olduğu gibi, ruhumuza güç veren ve hayatlarımıza anlam katan bir mutluluk verir.
Bununla birlikte, bu itici güç zayıflamaya başladığında performansımız azalmaya başlar. Bizi ileriye doğru iten bir amaç motivasyonu olmayınca, erteleme başlar. Hemen arkasından da umutsuzluk ve depresyon gelir.
Kimlik Kaybı
Amacımızı kaybettiğimizde hayatımız dağılabilir. Kevin Bishop her gün bunun örneklerini görüyor. Onun hayatının amacı, amaçlarını yitirmiş insanlara geri dönüş yolunu göstermek. Kullandığı yöntemse, müzik.
Bishop, Music Moves Hartford adlı bir Connecticut sokak korosunu yönetiyor. Bütün şarkıcılar sokakta yaşayan evsiz insanlar. Proje Dallas ve Atlanta’daki benzer gruplardan modellenmiş. Bishop’un grubu haftada iki kez toplanıyor – bir kez Hartford evsizler barınağında ve bir kez de yerel çorba mutfağındaki bir odada.
Bishop, “Evsizliğin önemli bir nedeninin, amacını kaybetmek olduğu çok açık” diyor. “Bir amaca sahip olmak insanda motivasyon yaratır. Her şeyin yanlış gittiğini düşünmenin kolay olduğu bir dünyada, amacınız size yataktan kalkmanız, yaşamaya ve çalışmaya devam etmeniz için bir sebep verir.”
Bir koroda şarkı söylemek önemsiz görünebilir. Ancak Bishop, yönü olmayan insanların küçük bir amaca sahip olunca hissettikleri şeylerin, daha büyük bir şeyler elde etmeleri için çaba sarf etmelerine yardımcı olabileceğini söylüyor. Hapishaneden serbest bırakıldıktan kısa bir süre sonra çorba mutfağı provasına gelen bir adamdan bahsediyor. “İlk başta sessiz ve mesafeliydi, ama bir yıl boyunca koroda ders aldıktan sonra ruhu parıldamaya başladı. Sonunda sığınaktan ayrıldı ve bir iş buldu. Bugün, yakın bir kasabada kendi dairesinde yaşıyor, ancak her fırsatta prova odasına geliyor” diyor.
“Artık çorba mutfağına gelmesi gerekmiyor, ancak yine de kendisini bu topluluğun bir parçası hissediyor.”
Amacımızın refahımız için bu kadar önemli olmasının en büyük nedeni, kimliğimizin çok önemli bir parçası olması. Normal sosyal ortamlarda insanlar ne iş yaptığınızı sorduğunda cevabınız: öğrenci, ebeveyn, bir kariyer ya da katıldığınız başka bir eylem olur. Bishop evsizlerin bu soruya cevabı olmadığını söylüyor. Bu toplulukta küçük şeyler yüzünden sık sık kavga çıkmasının nedeninin de bu olduğunu anlatıyor. İnsanlar korku içinde, öfkeli ve depresif. Çünkü kim olduklarını veya hangi konuda iyi olduklarını bilmiyorlar.
Bishop, “Koroda bu duygularını kontrol altında tutuyorlar, ancak dışarıda herkesin onlardan kurtulmaya ya da onlardan bir şey almaya çalıştığını zannediyorlar” diyor. “Bu insanların çoğu gazidir. Çok sessiz dururlar ve sonra birden bire öfkeyle parlarlar. İyi bir durumda olmadıklarını söyleyebilirsiniz.”
Diğer taraftan koro üyesi olduktan sonra, gurur duyacakları bir kimlik geliştirirler. Uzun zamandır ilk kez, kendilerini önemli biri gibi hissetmeye başlarlar.
Bishop “Bu onların gösterebilecekleri ve ‘Ben bir şarkıcıyım. Ben bu grubun bir üyesiyim. Bir şey yapıyorum, yararlı ve verimli bir iş yapmayı başardım’ diyebilecekleri bir şey” diyor.
Amacın Engelleri
Bishop’un birlikte çalıştığı insanların çoğu bir zamanlar normal ve üretken bir hayat sürüyordu. Peki yollarını nasıl kaybettiler? Üç ortak neden görülür: akıl hastalığı, bağımlılık ve şiddet.
Bishop “Felaket gibi bir şey olur ve ağır ilerleyen bir çöküşü tetikler. Sonra depresyon başlar” diyor. “Bu insanların bir amacı vardı, ama geçici olarak kayboldu. Genellikle bu nedenlerden birden fazlasından dolayı motivasyonlarını kaybettiler.”
Hiç evsiz kalmasak bile, hepimizin hayatında ‘kaybolmuş veya amaçsız’ hissettiğimiz anlar olmuştur. Çoğu zaman bunun nedeni, rollerimizin sona ermiş olmasıdır. Mezun oluruz veya emekli oluruz; çocuklarımız büyür ve uzağa giderler. Bir zamanlar sahip olduğumuz amaç ya yolundan çıkar ya da zamanı geçer. Tanıdık bir kimlikten soyunduğumuz böyle durumlarda yolumuza devam etmek zordur çünkü artık kim olduğumuz açık değildir.
Yaşamın birçok alanında ilerleme yeteneklerimiz, tecrübelerimizle gelişir. Ancak psikolog ve yazar Dr.Noelle Nelson’a göre, bir amaca sahip olmak söz konusu olduğunda, yaş büyük bir engel olabiliyor.
Nelson “Gençken, bir amaç bulmak daha kolaydır. Büyütülecek çocuklarınız ve takip edecek bir kariyer yolunuz vardır” diyor. “Ama iş dünyasından emekli olduğunuzda, aileniz ülkenin her bir ucuna dağılırsa ya da büyük umutlarla beklemenize rağmen halen torunlarınız yoksa ne olur?”
Nelson, kendinizi bu durumda bulduğunuzda, iki seçeneğiniz olduğunu söylüyor: ya hayatınıza anlam katacak yeni bir şey ararsınız veya kendinizi can sıkıntısına ve hareketsizliğe bırakırsınız.
Nelson, “Amaç sahibi olmak için seçeneklerinizi incelemeye başladığınızda ilginizi çekecek bir şey – ya da birçok şey bulacaksınız” diyor. “O zaman kalkın, dışarıya çıkın ve onu yapın. Yeni bir amaç bulmayı, bir macera olarak görün. Bu macera duygusu, sizi yeni bir anlam ve mutlu bir yaşam bulmaya doğru yönlendirecektir.”
Amaç kişiye özgüdür, ancak yine de çoğu zaman, örnek alabileceğimiz insanların amaçlarına bakarız. Güçlü bir amaç duygusu sergileyen bir birey veya bir grup, bize ilham kaynağı olabilir. Ludwig, işyerinde bir amacın başarılı bir şekilde teşvik edilmesinin, genellikle liderliğin kalitesine bağlı olduğuna inanıyor.
Ludwig “Yöneticilerin çalışanlarla bağlantısı kesildiğinde, çalışanlarına nasıl ilham verebilirler?” diyor. “Birçok şirketin misyon ifadeleri veya değerleri ofis duvarlarında yazılıdır, ancak gerçek şu ki, bunlar kimsenin inanmadığı boş ifadelerdir. Bir amaç bulmak, hayattaki her günün bir parçası olan gerçek kişisel değerlere sahip olmakla başlar.”
Lider olarak Bishop, onun için asıl amacın güven aşılamak olduğunu söylüyor. Koro üyeleri kişisel güvenlerini kazandıklarında, amaçlarının çok uzakta olmadığının farkına varacaklarına inanıyor.
“Müzik başarılı olabilecekleri bir şey. Bunun için övgü alabiliyorlar. İnsanların alkışları, güvenlerini yeniden inşa etmeye yardımcı oluyor” diyor.
İyi rol modeller ve güven inşa etmek için gerekli ortam var olsa bile, yine de insanların kendi yollarını şekillendirmesi gerekir. Yetki sahibi olma duygusu çok güçlü olan insanlar, kendi yollarını şekillendirmek için gerekli motivasyonu asla bulamazlar.
Motivasyon konuşmacısı, kişisel güçlenme yazarı ve kendini savunma eğitmeni John Graden, dünyanın kendilerine borçlu olduğunu düşünen insanların, yaşamlarında bir şeyler yapma yeteneğinden yoksun olduğunu söylüyor.
Graden “Alacaklı olduğunuzu hissettiğinizde, alacağınızı toplamaktan başka bir amaç hissetmezsiniz,” diyor.
Amaç duygusu, doğal olarak her birimizin içinde yaşayan doğuştan var olan bir sestir – sadece onu dinlememiz gerekir. Öte yandan, yetki sahibi olma duygusu zihinsel programlamanın sonucudur. Her ikisi de bizi görünüşümüze kadar etkiler. Ancak hangisini açığa çıkarıp geliştireceğimize kendimiz karar veririz.
Graden, “Bu zihinsel programlama, kişinin düşünce ve davranış kalıplarını belirler. Kişi daha maksatlı bir hayata doğru yönelme kararı verene kadar, insana yapışır kalır” diyor.
Başkaları İçin Yaşamak
Bir amaca sahip olmak kişisel refahımız için çok önemlidir. Ancak onu, başkalarına hizmet etmek olarak algılarız. Florida Üniversitesi’nde basın yayın profesörü olan Andrew Selepak’a göre, bencil arayışlarımızın ötesine geçerek verdiğimiz şeyler, hayatımızı gerçekten önemli kılan şeylerdir.
Selepak, “İnsanlar doğası gereği toplumsal canlılardır ve toplumlar yalnızca her birey, diğerleri için bir şeyler yaptığı zaman ayakta kalır,” diyor. “Bunu kaybettiğimizde sadece amacımızı değil, yaşama nedenimizi de kaybetmeye başlıyoruz.”
Bazıları mükemmel bir yaşamı, eğlence ve boş vakte giden yolda hiçbir sorumluluğu olmayan, bitmeyen bir tatil olarak hayal eder. Ancak sadece kişisel zevke yönelik bir hayat, göründüğü kadar tatmin edici olmayabilir.
Selepak “Herkes arada sırada bir tatilden hoşlanır ya da televizyonda en sevdiği şovu izlemeyi sever. Ancak hayatımızın tamamını video oyunları oynayarak ve TV izleyerek geçiremeyiz” diyor. “Bencil arayışları kovalamak bizi bir uyuşturucu bağımlısının, ihtiyaçlarını asla karşılamayacak bir sonraki vuruşun peşinde koştuğu gibi, tatmin edilmemiş hale getiriyor.”
Bishop’ın korosunda, projeye anlam katan ve şarkıcılara yaptıklarını yapmaya devam etmeleri için bir neden veren, halka açık gösterilerdir. Konserlerini öncelikle Hartford’da (mahalle festivallerinden şehir merkezindeki etkinliklerine kadar) sergiliyorlar. Ancak son zamanlarda şehir dışında da birkaç sahne programı yaptılar. Bütün eyalette, sahneyi tanınmış bir şarkıcı – söz yazarı ve yaylı çalgılar dörtlüsü ile paylaşacakları bir tura hazırlanıyorlar.
Bishop, “İlk kez onları otobüse bindiyor, Hartford’un dışında küçük bir tura çıkarıyoruz” diyor. “Bu programa ilk başladığımızda aslında, insanların ciddi davranış sorunları yaşayacağından endişeliydik, ancak hiçbir sorun yaşamadık. İnsanlar birbirlerine karşı destekleyici ve kibar davranıyorlar. Gerçek hayatı dışarıda bırakıyor ve sadece eğleniyorlar.”
Yazan: Conan Milner, Epoch Times
Çeviren: Hatice Atmaca, Epoch Times Türkiye
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.