Nevrotik misiniz ?
Japon bilim adamı Masaru Emoto su molekülleriyle yaptığı deneylerin sonucunda çektiği fotoğraflarda su moleküllerinin çevresel şartlara bağlı olarak şekil değiştirdiğini gösterdi. Aynı yerden alınan suyun içinde bulunduğu kavanozlara olumlu ve olumsuz sözcüklerin yazılı olduğu etiketler yapıştırdı. Daha sonra laboratuvar ortamında 500 kez büyüterek çektiği fotoğraflarda su moleküllerinin farklı şekiller aldığını gördü. Olumlu , güzel sözcüklerin yazılı olduğu kavanozdaki su moleküllerinin çok güzel şekiller aldığını , tersine kötü , çirkin sözcüklerin yazılı olduğu kavanozdaki su moleküllerinin ise biçimsiz , karışık şekiller aldığını fotoğraflarla belgeledi . Burdan yola çıkarak şöyle bir sonuca vardı: Eğer söylenen iyi ya da kötü sözcükler su moleküllerinin şekillerini değiştirme gücüne sahipse , o zaman % 60 dan fazlasının sudan oluştuğu söylenen vücudumuzun üzerinde de etkisi vardır.
Sözlerimiz bir ölçüde düşüncelerimizin dışa vurumudur. Öyle ise biz düşüncelerimiz ve sözlerimiz yoluyla karşımızdaki insanları etkileyebiliriz. Hele de söz konusu çocuklar olunca. Daha dünyaya geldiği andan itibaren çocuklarımızla ilgili planlarımız kafamızda oluşmaya başlar. Hiç bir ebeveyn çocuğu için kötü olacağını bildiği şeyi yapmaz. Fakat ya iyi sandığımız şeyler çocuğumuz için kötü sonuçlanırsa. Elbetteki bunu önceden kestirmek kolay değildir. Hatta belki de imkansızdır.
Bu durumda ebeveyn çocuğuna iyi rehber olabilmek için işe kendinden başlamak zorundadır. Çünkü kendisini çok iyi tanıyan ve geliştiren bir ebeveyn çocuğuna iyi örnek olacağı için zaten bu zorlu yolu yarılamış demektir. Çocuk öncelikle içinde bulunduğu ailedeki bireylerin davranışlarından, sözlerinden, alışkanlıklarından, kültüründen , terbiyesinden , kişiliğinden etkilenir.
Uzun yıllar çocuklarla çalışmış ve konusunda uzmanlaşmış bir eğitimci çocuğu gördüğü anda onun nasıl bir aileden geldiğini size söyleyebilir. Çocuk aileyi yansıtabilir. Giyim tarzı, konuşurken kullandığı sözcükler, varsa şivesi, temizlik alışkanlığı gibi her türlü davranış çocuk tarafından sünger gibi emilir.
Evinde peşinden koşturularak yemek yedirilen çocukla masaya oturup kendi başına , çatal kaşık kullanarak yemek yiyen aynı yaşlardaki çocuk insana çok şey anlatır. Kendi giysilerini kendisi giymeye çalışan çocukla beni giydirsinler diye bekleyen çocuk arasında gelecekte dağlar kadar fark olacaktır. El becerisi iyi gelişmiş bir kız çocuğu her işi rahatça yaparken, el becerisi kız işidir deyip buna fırsat verilmeden büyümüş bir oğlan çocuğu her işi ileride eşinden , annesinden bekleyecektir.
Her yaşta çocuğun yapabileceği beceriler vardır. Fakat bazen ebeveynler kendi takıntılarını çocuklara yansıtırlar. Elbetteki onlar bu takıntıların farkında olmayabilirler. Sözleri ve davranışlarıyla çocuklarını etkilerler.
İnsan psikolojisi üzerine yapılan çalışmaların amacı insanın hayatını zorlaştıran , engelleyen durumları saptamak, onlara çare bulmaya çalışmaktır. Bu çalışmalardan bazıları insan takıntılarını ortaya çıkarmayı hedefler.
Nevrotik bozukluklar olarak da adlandırılan durumlar pek çok başlık altında incelenir. Ortaya çıkan ruhsal bozukluklar psikozlar veya nevrozlar şeklinde olabilir . Psikonevrozlar başlığı altındaki ruhsal bozukluklar şunlardır:
Anksiyete, Histerik nevroz , Fobik nevroz, Saplantı- zorlantı bozukluğu, Depresif nevroz, Hipokandriyazis( hastalık hastalığı), Travmatik nevroz, Nevrasteni (yorgunluk sendromu).
Nevrozlarda; Kişilik bütünlüğü bozulmaz. Ego sağlam kalır, dış dünya ile realite kaybolmaz. İçinde bulundukları durumu duyar ve yaşarlar. İkincil kazanç görülür.
Psikozlarda; Kişilik bütünlüğü bozulur. Realite yok kabul edilir bunun yerine başka bir şey konur. Halüsinasyonlar realiteyi değiştirir. Mantık dışı düşünür. Yargılama bozulmuştur. Toplumsal uyum bozuktur. İşe uyum sağlayamaz , çalışamaz. Kişiler arası ilişkiler bozuktur. Hasta olduklarını anlamazlar ve durumlarındaki değişiklikten kaygı duymazlar.
Gelecek yazı : Psikonevrozlar- ( Anksiyete)
Kaynak: Semra Şener, Gazi Üniv. Yüksek Lisans Seminer notları , Ankara 1999