Olimpiyat Hikayesi
Olimpiyat Oyunlarının Antik Dönemden Bugüne Kadar Gelen Hikayesi
İlk Olimpiyat oyunları yaklaşık 3,000 yıl önce Yunanistan’da başladı. Tanrıların izlediği atletler Olimpia’ya giderek onur ve zafer için birbirleriyle yarışıyordu. Yüzyıllar boyunca birçok kişi olimpiyat oyunlarını ayakta tutmak için çabaladı ancak başarılı olamadı. Modern Olimpiyat Oyunları Pierre de Coubertin öncülüğünde tekrar kuruldu. Olimpiyat Oyunları, tarih boyunca zafer, dostluk, mücadele ve umut hikayelerinin kaynağı oldu.
Olimpiyat oyunları tarihçesi
Antik Yunan devleti savaşlarla bölünmüştü. Ülkeyi birarada tutmak için Elis Kralı kahine giderek Tanrıların öğüdünü istedi. Olimpiyat oyunlarını canlandırması ve olimpiyat festivali sırasında kutsal ateşkes ilan etmesi tavsiyesi aldı.
Her dört yılda bir Olimpiyat oyunlarının başlaması ile birlikte tüm Yunan topraklarında ateşkes ilan edilirdi. Vatandaşlar Elis’e güvenli bir şekilde seyahat ederek ön elemelere katılır ve orada seçilenler Olimpia tapınağına seyahat ederlerdi.
Olympia’da atletler ve hakemler öncelikle tanrıların tapınağında dini törene katılırdı. Orada Olimpiyat oyunlarına karşı herhangi bir kötü (şeytani) eyleme katılmayacaklarına dair ant içerlerdi.
Atletler daha sonra Gymnasium’a giderek antrenman yapıp vücutlarını yarışa hazırlarlardı. Vücutlarını yağlayıp üzerine toz sürerlerdi. Bu sayede kendilerini güneşe karşı korur, terlemeyi önleyip vücutlarını dövüş sporları için kaygan hale getirirlerdi.
Jimnastik, Yunanca’da çıplak anlamına gelen “gymnos” kelimesinden gelmektedir. Atletler akıl ve vücut uyumunu sergilemek için çıplak yarışırlardı. Olimpiyatlar, Tanrıların kralı Zeus’a adanmıştı. Olimpia’da yapılan Zeus Heykeli dünyanın yedi harikasından biri seçilmiştir. Atletler Zeus’un 12 heykelinin altından geçerek olimpiyat stadına giriyorlardı ve Zeus’un herşeyi gören bakışı sporcuları hile ve şikeden uzaklaştırıyordu.
Olimpiyatların en yoğun olduğu dönem olan M.Ö 396 – M.S 1. yüzyıl arasında olimpiyat oyunları 5 gün sürüyor ve bu süre boyunca çeşitli yarışlar, törenler ve kutlamalar yapılıyordu.
İlk gün: ant içilmesi, haberci ve seyirciler için yarış, toplu ve özel dualar okunması ve kurbanlar kesilmesi
İkinci gün: binicilik yarışları, pentatlon (uzun atlama, cirit atma, disk atma, koşu ve finalde güreş olan beş aşamalı yarış), şölen ve şenlik düzenlenmesi
Üçüncü gün: geçit töreni ve toplu ziyafet
Dördüncü gün: dövüş sporları ve ayak yarışları
Beşinci gün: ödül törenleri ve kutlamalar yer alıyordu.
Antik olimpiyat oyunları
Ayak yarışlarında 200m sürat koşusu ile yaklaşık 20 kata kadar çıkan mesafe koşuları gibi çeşitli yarışlar yer almaktaydı. En yorucu olanı ise hoplitodromos, yani atletlerin üzerlerinde zırhla koştuğu yarıştı.
Bütün oyunlar Stadium’da yer alırken, atlı sporlar (Equestrian) Hipodrom’da yer almaktaydı.
Dövüş sporlarında boks, güreş ve “pankration” yer almaktaydı. Pankration boks ve güreşin birleştiği tehlikeli bir spordu.
Pentatlon ise beş aşamalı bir yarış olup uzun atlama, cirit atma, disk atma, koşu ve güreş sporlarında büyük beceri gerektiriyordu.
Olimpiyat oyunlarının yasaklanması
M.S. 393 yılında Hıristiyan imparator Teodosius olimpiyatlara putperest bir festival olduğu gerekçesi ile son verdi. Olimpia sessizliğe gömüldü. Bu olaydan 1.500 yıl sonra olimpiyatlar tekrar canlandı.
Modern olimpiyat oyunlarının kurucusu Pierre de Coubertin
“Baylar… telgraf, tren yolu ve telefon… bize barış anlaşmaları ve diplomatik kongrelerden daha fazla barış getirdi… ve umuyorum atletizm daha da fazla barış getirecek!” Pierre de Coubertin, Paris 1892
Pierre de Coubertin 1892 yılında Olimpiyat oyunları hakkında ilk konuşmasını yaptığında henüz 29 yaşındaydı. Bir aristokrat olarak sporun medeniyet getirdiğine, boks, kürek, eskrim ve biniciliğin vücut ve akıl için ideal bir eğitim olduğuna inanıyordu. Olmipia’daki antik kazılar onun hayal gücünü artırdı.
Yunanistan ve İsveç kendi olimpiyatlarını başlatmıştı. Coubertin bunun evrensel bir olaya dönüşmesini arzu ediyordu ve birgün bir İngiliz tarafından yazılan makale gözüne çarptı. 1850 yılından beri Munch Wenlock köyü Olimpiyat oyunları düzenliyordu. Köy doktoru William Penny Brooks ‘un fikriydi. 1890 yılında Coubertin köy doktorunu ziyarete gitti. Bu ziyaret sonrası antik olimpiyat oyunlarını uluslararası seviyede tekrar canlandırmaya karar verdi.
Yıllarca bu hedef için çeşitli kampanyalar düzenledi, yazılar ve kitaplar yazdı ve sonunda hayal ettiğine kavuştu. 1894 yılında Paris’teki Sorbon Üniversitesi’nde düzenlenen kongrede katılımcılar oy birliği ile olimpiyatların yapılmasını kabul etti.
İlk modern olimpiyat oyunları 1896 yılında 14 ülkenin katılımıyla Atina’da düzenlendi. Bugün olimpiyat oyunlarına 200’ün üzerinde ulus katılmakta.
Olimpiyat Oyunları sembolü olan 5 halka Coubertin tarafından tasarlanmıştır. Bu amblem, evrensel kardeşliğin sembolü olarak beş kıtayı temsil etmektedir.
Olimpiyat meşalesi
Modern Olimpiyat oyunları geliştikçe antik gelenekler de tekrar canlandı. 1936 Berlin Olimpiyatlarında Olimpiyat meşalesi tekrar olimpiyat sembolü haline getirildi.
Antik Yunan döneminde, tanrıların onuruna tapınaklarda kutsal ateş yakılmaktaydı. Günümüzde meşale Olimpia’da yakılıp oradan yola çıkmakta ve olimpiyatların yapılacağı şehre kadar taşınmaktadır. 75 yıl önce başlayan bu gelenek barış ve kardeşliğin sembolü haline geldi.
Olimpiyat madalyaları
Madalyaların başlangıcı ilk olimpiyatlara yani 1896 yılına dayanmaktadır. Olimpiyatlarda birinci, ikinci ve üçüncü gelene altın, gümüş ve bronz madalya verilmesi geleneği 1904 yılında St-Louis olimpiyatlarında başlatıldı.
Olimpiyatlara ev sahipliği yapan şehir tarafından tasarlanan madalyalarda zamanla değişik tasarımlar ortaya çıkmıştır. 1928 ve 1968 yılları arasında tasarım birbirine çok benzerken, 1972 yılından itibaren ev sahibi şehre tek tarafı farklı tasarlama imkanı verilmiş ve bu sayede farklı madalyalar yaratılmıştır.
Kaynak: Londra Olimpiyat Müzesi