Merhamet ve Adalet…

Merhamette, ahlak gibi insanın doğuştan gelen ruh özelliklerinin bütünüdür. Merhamet kelimesinin sözlük anlamına bakıldığında bir insanın veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, bir başkasının duyduğu üzüntünün aynısını hissetmek ve acıma olarak tanımlanır. Şefkat ve merhamet duygusunu genelde aynı şey olarak değerlendiririz.Oysa ki şefkat duygusunda sevgi, merhamette ise koruma ve himaye etme kavramları öne çıkar.Aynı zamanda diğerlerinin kendinden apayrı biri olduğunu bilerek, birliktelik özelliği gösterip, birleşmek, karşımızdaki kişinin ne yaşadığını duygusal ve düşünsel olarak anlayabilme yeterliliğidir.

Schopenhauer, insanı gerçek ahlaka ulaştıran merhametin, aynı zamanda adalete ve insan sevgisine de ulaştırdığını belirterek yasa ve sevginin, ahlak ve adaletin gerektirdiği zorunluluklar olduğunu söylemiştir. “Yasalar, bireyleri şekillendirir ama ahlaklı olmalarını sağlayamaz, bireyleri farklı seçimlere zorlasa da hedeflerinden vazgeçiremez” diye ifade etmektedir. İnsan yaşamı boş olabilir ama insan boş değildir. Anlamlı şeyler yapabilir ve olduğumuzdan daha iyi olabiliriz. İnsanın karakteri sahip olduğu iradesidir. İnsan doğru yerde, elinden gelenin en iyisini yapan ve aldığının karşılığını eşit olarak veren kişidir. Bu hem bireysel düzeyde, hem de evrensel düzeyde geçerlidir.

J.J.Rousseau “İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı” adlı eserinde merhamet duygusunun insan için çok önemli olduğunu, amacının başka birinin acı çekmesini önlemek olduğunu ve “sana nasıl davranılmasını istersen sen de öyle davran” sözünün de merhamet sayesinde söylenebildiğini ifade etmiştir. Buradan yola çıkarak aklıma William Shakespeare’in Venedik Taciri oyunu geldi. Shakespeare’in (16.yüzyılda yazılmış) en çok bilinen oyunlarından birisidir. Oyunda olaylar ticaretin başkenti Venedik’te, zengin bir tüccar olan Antonio ve Yahudi Shylock arasında geçer. Antonio ve arkadaşı Bassanio yıllarca sırf Yahudi olduğu için hor görülen Shylock’tan bir miktar borç isterler. Ona yapılanların acısını çıkarmak isteyen Shylock da Hristiyanlardan hıncını alacak bir şart koyarak borç vermeyi kabul eder. Eğer Antonio borcunu vaktinde ödeyemezse Shylock onun göğsüne yakın bir yerinden yarım kilo et alacaktır. Beklenen gün gelir ve Antonio’nun gemileri dönmediği için borcunu ödeyemez. Shylock, mahkemeye gider ve anlaşma gereği Antonio’dan yarım kilo et almak ister. Oyun Portia’nın can alıcı uzun konuşmasıyla devam eder.

“Merhamet zorla olmaz,
Gökten süzülen yağmur gibi iner düştüğü yere.
Kutsallığı iki yönlüdür:
Hem vereni kutsal kılar, hem alanı.
En yüce kişilerde en güçlüdür,
Tahtında oturan hükümdara
Tacından daha çok yaraşır.
Dünyasal gücün Tanrısal güce en yakın hali,
Adaletle merhametin uzlaşmasıdır.
O halde Yahudi, adalet istiyor olsan da
Şunu unutma: Adalet uygulanacak olsa,
Hiçbirimiz kurtulamazdık…”

Shakespeare, dönemin hukuk sistemini çarpıcı bir gerçeklikle gözler önüne serdiği gibi adaletin de aslında yerine getirilmediğini ve her anlaşma için kalıbına göre bir kulp bulunduğunu gözler önüne serer. Adalet, evet adalet temel erdemlerden biri kabul edilir. Metafiziksel olarak adalet sıklıkla kader, reenkarnasyon veya takdiri ilahi gibi kavramlarla beraber kozmik plana uygun bir hayatın parçası kabul edilir. Adaletin hakkaniyet ile beraber anılması tarihi ve kültürel açıdan vazgeçilmezdir.


Plato’ ya göre adalet kişinin kendine ait olana sahip olması ve kendine ait olanı yapmasıdır. Adil bir birey doğru yerde, elinden gelenin en iyisini yapan ve aldığının karşılığını eşit olarak veren kişidir. Platon’un düşünce sisteminde ölçülülük, cesaret ve bilgeliği kendi ruhunda ortaya çıkaran, besleyen kişi adildir. İnsanda üç bölüm olduğu; İnsanın baş bölgesinde ruhun en üst kısmı olan bu akıl kısmının tanrısal, ölmez yanı, bilgi ile ilgilenen, anlama, anlamlandırma merak gibi istekler ile hakikati keşfedebilme yeteneğine sahip olduğu; göğüs kısmında şeref ile ilgilenen utanç, kararlılık, etik davranmayı gerektiren, cesaret bölümünün, üst bölgedeki akıl ile alttaki maddi yönün dengesini ve iletişimini sağladığını; üçüncü alt bölgesi ise insanın en aşağılık kısmı olan güdüler, iştahlar, arzular ve bedensel isteklerin yer aldığı maddi gereksinimlerin karşılandığı kısımdır. İnsanda da akıl bölümünün diğer bölümlere egemen olması, onlara hükmetmesi, bu bölümlerin akla uymasıdır. Ama pek az insana akıl bölümü egemendir. Dilerim akıl ve merhamet üstün gelir.

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.