Bedrettin Gündeş Davasının Anatomisi
9 Haziran 2023 sabahı Bedrettin Gündeş’in ailesi, onu seven ve ona destek olan yakın çevresi, dava tanıkları, gazeteciler ve avukatları Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesinin önünde Bedrettin Gündeş’in mahkemeye getirilmesini ve mahkemenin başlamasını bekliyorduk.
Gündeş Ereğli’den sabahın erken saatlerinde yola çıkarılmıştı. Yaklaşık yarım saatlik bir gecikmenin ardından Gündeş adliye binasına getirilmiş ve mahkeme salonuna getirilmişti. Mahkeme saat 10:05 sularında başladı.
Gündeş mahkeme salonuna alındı. 9 aydır tutuklu olarak Ereğli Cezaevi’nde tutulmasına rağmen bu süreç onu hiç yıpratmamış görünüyordu. Hala o alçakgönüllü, vakur insandı içeriye giren. Dimdik ayaktaydı.
Gündeş mahkeme salonuna girdi ve oradakilere bir göz gezdirerek herkesi yüzündeki gülümseme ile selamladı. Daha sonra mahkeme heyetine dönerek yerine oturdu.
Mahkeme başkanı önce Gündeş’e hakkında isnat edilen suçları okudu. İki gizli tanığın ifadeleri doğrultusunda oluşturulan suçlar genellikle Toroslar ilçesi belediye başkan adaylığı dönemiyle ilgiliydi.
Kendisine isnat edilen suçlar; o dönemde örgütle bağlantılı pek çok etkinliğe katıldığı, örgüt üyeleri ile görüştüğü, örgüte aktif olarak para aktardığı, örgütün Avrupa yapılanmasının üst düzey yöneticileri ile bir araya geldiği, Barış ve Demokrasi Partisi Gençlik Kolları’ndaki gençlerin örgüte katılmaları konusunda akıllarını karıştırdığı, “Hendek Olayları” sırasında Mersin’de çıkan olaylarda çocuklara nerelerden kaldırım taşlarının daha kolay bir şekilde çıkarılıp atılabileceği konusunda bilgi verdiği, örgüt üyesi olarak dağda ve şehirlerde çatışan kişileri ve ailelerini kapsayan ve “Değer Ailesi” olarak adlandırılan kişilerle bağlantıları olduğuydu.
Tabii ki bu dönem ‘Kürt Açılımı’nın olduğu ve Bülent Arınç”ın “Öcalana sayın demek suç olmaktan çıktı.“,
“ PKK bayrağı ve Öcalan posteri taşımak suç olmaktan çıktı.”, “Eyaletleri ve özerkliği konuşmak suç olmaktan çıktı.“ dediği dönemdi.
Mahkeme başkanı Gündeş’ten savunmasını istedi. Gündeş savunmasına kamuda 34 yıldır sürdürdüğü yöneticilik görevi boyunca, bir kere bile hakkında yolsuzluk veya haksızlıktan dolayı şikayet olmadığını hatırlatarak başladı.
Hakkındaki suçların büyük bir bölümü 2013 ve 2014 yılı ile ilgiliydi. Bu tür bir suçlama ile 2019 yılında da bir kumpas kurulmaya çalışılmış, bir gizli tanık ifadesi ile tüm geçmişi araştırılmış, incelenmiş soruşturma yapılmış ancak hiçbir yasa dışı unsur bulunamadığı için ifadesi dahi alınmadan Mersin Cumhuriyet Başsavcılığınca takipsizlik kararı verilerek dosya rafa kaldırılmıştı.
Gündeş ifadesine, 2011 yılında, AK Parti’den daha sonra iki dönem milletvekilliği yapmış Hacı Özkan ile birlikte, Akdeniz Belediyesi Spor Kulübü’nü kurduklarını ifade ederek devam etti. O günden bugüne 3.750 çocuğu sanat ve sporla bir araya getirmeyi başarmıştı. Ayrıca Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu’nda 17 yıl başkan vekilliği yapmıştı.
Bütün bunların yanında Sosyoloji okumuş ve kişisel gelişim alanında eğitmen olmuştu. Dünyada bu konuda otorite olarak gösterilen psikanalist Riccon İlhan Doğan’dan eğitmen eğitimleri almış ve onun akademisinde yüksek lisans yapmıştı.
Gündeş ayrıca şimdiye kadar hep şiddetin karşısında olmuş ve her zaman barışın ve kardeşliğin yanında olmuştu. Referansları da Sokrates, Buda, Mevlana, Konfüçyüs gibi barışı ve hoşgörüyü öğreten bilgeler olmuştu. Bütün bunlar da şimdiye kadar yazdığı “Çağdaş ve Ekolojik Belediyecilik” ve “İnsan Kendi Olamadı” kitaplarında defalarca dile getirmiş hatta HDP’nin belediyeciliğini ciddi anlamda eleştirmişti.
Kendini çocuklara ve gençlere adamış; her türlü şiddetin karşısında olmuş ve her zaman toplumun refahı için barışa ve kardeşliğe vurgu yapmış biri nasıl örgüt üyesi olabilirdi ki?
Ama dosyaya sunulan deliller vardı. Bu deliller Gündeş’in Toroslar Belediyesi için BDP’ten aday olduğu dönemde sokaklarda seçim çalışması yaptığı anlarda kamuya açık alanlarda çekilmiş fotoğraflar, para trafiğine ait MASAK raporu, telefonundaki kayıtlı bilgiler ve aramalar, HTS kayıtları ve yurt dışı giriş çıkış kayıtlarından oluşuyordu.
Gündeş ve avukatları Bilgin Yeşilboğaz ile Hamit Mert Avcı bu delilleri duruşma boyunca beraberce teker teker çürüttüler.
Dosyaya sunulan fotoğraflar Gündeş’in adaylık döneminden fotoğraflardı ve bu fotoğraflarda örgütle bağlantısı olduğu saptanan bazı kişiler vardı. Ama bu kişiler fotoğrafın odağında Gündeş ile birlikte olan kişiler değil, fotoğraf karesine girmiş kişilerdi. Seçim döneminde Gündeş yüzlerce insanla fotoğraf çektirmişti ve sayısız insanla bir araya gelmişti. Bu fotoğraflar hiçbir şekilde delil olamayacak nitelikteydiler. Hatta 2013 yılında kalabalık çekilen fotoğraflardaki bir kısım kişilerin 2022 yılında suç işlediği hususu dahi iddianameye yazılmıştı.
Bu fotoğrafların arasında özellikle öyle bir fotoğraf vardı ki, bu fotoğrafta Gündeş yaşlı bir kadının elini öpüyordu. Bu yaşlı kadının “Değer Ailesi” üyesi olduğu iddia edilmişti ve dosyaya da delil olarak böyle girmişti.
Avukat Hamit Mert Avcı yaptığı savunmada bu fotoğraftaki eli öpülen kişinin hiçbir zaman kimlik tespitinin yapılamadığını ve dosyaya maalesef kimlik tespiti yapılmadan, sadece gizli tanıkların ifadesi sonucunda girdiğini ortaya koydu.
Diğer delil grubu ise örgüte para aktarmak ile ilgili olan MASAK raporu ve yurt dışı giriş çıkış kayıtlarıydı. MASAK raporunda göze çarpan üç adet para transferi vardı. Biri 27.000 TL tutarında M.A.’ya yapıldığı söylenen para transferi idi. M. A.nın terör örgütü ile bağlantısı olduğu gerekçesi ile hakkında soruşturma başlatılmıştı. Ama maalesef Masak raporunda da bunun bir para alışverişi olmadığı, sadece belediyenin verdiği bir rayiç bedel olduğu hususu belirtilmesine rağmen iddianameye para alışverişi olarak geçirilmişti. Yani ortada bir para transferi yoktu.
Bu paranın yanı sıra Gündeş, aday olduğu dönemde BDP Mersin İl Saymanı olan ve şu anda da örgüt üyesi olmaktan yargılanan H. C.’nin hesabına da 1.800 TL yatırmıştı. Bu para ne olabilirdi ki?
Hem Gündeş’in hem de H. C.’nin ifadesine göre bu para adaylık döneminde sahada seçim çalışmalarında yapılan harcamalar için Gündeş’ten alınmış ve adaylık bürosunda çay kahve giderleri ile gittikleri ve oturdukları kahvelerde yiyip içtiklerini ödemek için kullanılmıştı.
Bir de Gündeş, HDP Akdeniz İlçesi eş başkanlığı ve Akdeniz Belediyesinde meclis üyeliği yapmış olan ve hakkında örgüt üyesi olmak konusunda davası bulunan G K.hesabına 275 TL yatırmıştı. Hem Gündeş’in hem de G.K’ninifadesine göre G.K. çok zor bir zamanında ve devlete de burs başvurusu yapıp herhangi bir olumlu dönüş alamadığı dönemde Gündeş’ten kızının yurt parası için 275 TL istemiş ve Gündeş’te bu parayı burs olarak bir öğrenciye yardım etmek için kendisi banka transferi yaparak cebinden ödemişti.
Gündeş’in örgüte belediyenin kasasından para aktardığı iddiaları ise, Gündeş’in hiçbir zaman hiçbir belediyenin saymanlığını yapmamış olması yüzünden baştan çürüyordu.
MASAK’ın 20 yılı kapsayan araştırma raporu sonucunda bulunanlar bunlardı.
Bir de Gündeş’in yurt dışına çıktığı ve yurt dışında örgütün Avrupa yapılanmasının üst düzeyleri ile görüştüğü ve oradan kandile para aktardığı iddiaları vardı ve bu iddiaya delil olarak Gündeş’in 2013 – 2014 yıllarında Kuzey Irak ve Suriye’ye yaptığı yolculuklar, 2016 yılı ve sonrasında Hırvatistan ve Belçika’ya yaptığı üç yolculuk ile 2019 ve 2022 yılında İsviçre’ye yaptığı yolculukların kayıtları delil gösteriliyordu.
Davaya konu Kuzey Irak seyahati Gündeş’in Mersinli bir iş adamı ile Kuzey Irak’a yapmış olduğu kısa bir ziyaretti. Gündeş, bu seyahatin bir iş seyahati olduğunu ifade etti.
Gündeş 2013 yılında Süriye’ye de dönemin Mersin Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Ünal ile davet üzerine gitmişti ve resmi ziyaretlerde bulunarak ülkeye geri dönmüştü.
Hırvatistan ve Belçika ziyaretlerini de Akdeniz Roman Dernekleri Federasyonu Başkanı Ali Daylam ile gerçekleştirmişti. Hırvatistan’a iki kere, içerisinde Türkler de dahil olmak üzere Hırvatistan’da 12 azınlığın milletvekili olan Velko Kajtazi’nin ve Zagrep Belediyesi’nin davetlisi olarak gitmiş ve orada 5 Kasım Dünya Roman Dili Günü kutlamalarına katılmışlardı. Daylam’ın ifadesine göre yolculuklar boyunca hep aynı otelde kalmışlar ve bir an bile ayrılmamışlardı.
Brüksel’e ise yine Roman dostu belediyelerin belirlenmesi ve ödüllendirilmesi amacıyla yürütülen ROMACTED projesi kapsamında gitmiş ve orada Avrupa Komisyonu’nun Roman politikalarından sorumlu üst düzey yöneticileri ile görüşmüşlerdi. Tüm bu geziler iki günlük gezilerdi.
İsviçre iddialarının ilki 2019 yılında dünyaca ünlü kişisel gelişim uzmanı Riccon İlhan Doğan’ın akademisi olan SWISS Akademi’nin derslerine katılmak için gittiği zaman ile ilgiliydi. İsçivre’ye ziyaret gerçekleştirdiği zaman aday olmak için İsviçre’den Kandil’e geçtiği ve Kandil’e adaylık için para götürdüğü iddia ediliyordu Ama Gündeş’in İsviçre’ye gittiği dönemde HDP’nin adayları çoktan belirlenmişti.
İsviçre’ye ikinci ziyareti ise yine eğitim aldığı SWISS Akademi’nin sözlü sınavlarını vermek içindi. Üç gün boyunca orada kalmıştı. Doğan’ın ifadesine göre de orada bulunduğu zaman verdiği dersler ve katıldığı seminerlerin hepsi kayıt altındaydı.
O halde Gündeş nasıl örgütün Avrupa sorumluları ile görüşüp onlara bu kadar yüklü miktarda parayı gümrükten geçirip ulaştırabilirdi ki? Ya da bu kadar kısa bir süre içerisinde iddia edildiği gibi bulunduğu yerden Kandil’e gidip, yüklü miktarda parayı teslim edip geri gelebilirdi?
Son olarak tartışılan konu Gündeş’in telefonundaki WhatsApp gruplarındaki AK-47 gibi bazı ifadeler ve arama kayıtlarıydı. Gündeş’in telefonu bir iPhone idi. Aslında kimsenin şifresini kıramayacağı ve içerisindeki bilgilere ulaşamayacağı bir telefondu. Gündeş işe tutuklandığı zaman bu telefonu seve seve şifresi ile yetkililere vermiş ve yetkililer bu şekilde telefondaki bilgilere ulaşabilmişti.
Bu terimlerin hiçbiri Bedrettin Gündeş tarafından mesaj olarak yollanmamış fakat WA gruplarında paylaşılmış ifadelerdi. Her gün pek çok insanın pek çok şey paylaştığı gruplardı bunlar. Ayrıca Gündeş, hiçbir zaman hiç kimseye sarı, kırmızı ve yeşil renklerin bir arada olduğu bir bez parçasının bile fotoğrafını yollamamıştı.
Bir de iddianamede örgüt üyeleri ile sürekli görüştüğü ifade edilen iki telefon numarası vardı. Avukat Bilgin Yeşilboğaz ve Hamit Mert Avcı bu numaraların birinin aslında Gündeş’in oğluna ve diğerinin de karısına ait olduğunu çok kolay bir şekilde ispatladılar.
Tanıklar dinlenip savunmaların yapılmasının ardından artık mahkemenin sonuna doğru gelindiğinde iddia makamının elindeki bütün deliller çürütülmüştü.
Tüm bunların yanı sıra Avukatlar bu davayı tam bir kumpas davası olarak değerlendirdi. Avukat Hamit Mert Avcı, Gündeş’in tutuklanmasının özellikle Tece’deki karakol saldırısı ile aynı zamana denk getirildiğini ve müvekkili konusunda sanki bu olayla ilgiliymiş algısı yaratılmak istendiğini söyledi. Bununla birlikte soruşturma savcısının peşinde, davanın seyrini değiştirecek delilleri sunmak için 7 ay koştuklarını ama yine de savcının kendilerini dinlemediğini ifade etti. Bunun yanında, Gündeş’in saldırının olduğu günden sonraki gece, özellikle saldırıdan sorumlu kişilerin aileleri ile birlikte adliyeye getirildiğini ve gazetecilerin sırf algı oluşturmak uğruna saldırganların aileleri ile Gündeş’i bir arada fotoğraflamak istediklerini ama kendilerinin buna engel olduğunu belirtti.
Bütün bu konuşmaların ardından mahkeme başkanı karar vermek için duruşmaya ara verdi. Aradan sonra mahkeme başkanının Gündeş’in tahliye kararını okurken orada bulunan ailesi ve yakınları ile beraber Gündeş’in mutluluğu görmeye değerdi.
Bu karar ile Yüce Türk Adaleti’ne hepimizin inancı bir kat daha arttı.
Gündeş, bu olayın arkasında kimin olduğunu düşündüğünü mahkeme heyetine söyledi. Ben bunu burada yazmayacağım. Aslında bu herkesin aklında olan bir soru.
Burada daha da önemli olan konu ise iktidar ve güç uğruna, insanların nelere başvurabileceği ve insanların ve ailelerinin hayatını nasıl hiçe sayabilecekleridir. Bence bu insanın yozlaşmasında gelinebilecek en son noktadır. Bundan ötesi katil olmaktır.
Gündeş’in yargılanmasına devam edilecek. Görünen o ki, bu davadan beraat de edecek.
Umuyorum ki tüm Türk halkı, tüm haksızlık ve hukuksuzluklar önünde bu şekilde durabilir ve Gündeş’in başına gelenler, bize gösterilen ne olursa olsun, insanlar hakkında bir yargıya varmadan önce bizi ikinci bir kere daha düşünmeyi öğretir.
Avukat Bilgin Yeşilboğaz’ın da savunmasında belirttiği gibi Fransız ihtilalinin en önemli figürlerinden Maximillien Robespierre gerçekleştirdiği yargısız infazlarla aralarında Fransa kralı da olmak üzere pek çok insani katletmişti fakat sonunda kendisi de bu yargısız infaz sisteminin kurbanı oldu.
Gerçek eğilip, bükülebilir ama değiştirilemez ve adalet gerçeğin ayrılmaz bir parçasıdır. Yanılsamalar, doğasından dolayı yitip gitmeye mahkumken, gerçek ise yine doğasından dolayı sonsuza kadar var olmaya mecburdur. Bu yüzden gerçekler er ya da geç ortaya çıkar çünkü asla yok edilemezler. Onu gerçekten arayıp bulmak isteyen herkes, onu er ya da geç bulacaktır.
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.