Kavramların İçini Boşaltmak
Bir zamanlar naziler, yahudileri toplama kamplarına almaya başlamışlar. Bunu fark eden kesimler de dünya kamuoyunu ciddi bir şekilde uyarmışlar. Çok büyük katliamların yapıldığını, büyük insanlık suçları işlendiğini anlatmaya çalışmış fakat seslerini duyuramamışlar. İnsanlardan sabun yapılırken, kimse kılını bile kıpırdatmamış. Fakat bugün o olay, insanlığın en büyük utançlarından birisi olmayı sürdürüyor.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, günümüzde ‘‘insan hakları’’ kavramı tamamen politize edilmiş durumda. Ağızlarından insan hakları kelimesini düşürmeyenler, işlerine gelmeyince hemen bunu unutuveriyorlar. Akıllı ve sağduyulu bir çok insan bu lafı artık duymak bile istemiyor çünkü insanoğu bu kavramın içini tamamen boşaltmış durumda.
Fakat insan haklarını savunmak için politikayı kullanmak yanlış bir şey değildir. Hatta çok önemli olduğu bile söylenebilir. Bu tamamen sizin niyetiniz ve çıkış noktanız ile ilgili değil midir?
Politikayı yalan dolan haline getirenler biz insanlar değil miyiz? Burada politikanın ne suçu olabilir? İnsan haklarını savunmak ya da sesinizi duyurmak kesinlikle sizin politik olduğunuz anlamına gelmez. Bu her alan için geçerlidir. Eğer çıkış noktanız ve gerçek amacınız insan hakları ise, çıkar, menfaat veya yalan dolan peşinde değilseniz, sadece ve sadece insan haklarını korumak amacı ile hareket ediyor ve sesinizi duyurmak istiyorsanız bu yanlış olabilir mi? Bizler kavramların içini boşaltmak konusunda uzmanlaştık. Her şeyi kendi çıkarlarımız için kullanıyoruz. Aşık olup, evlenip hemen ardından boşanan bir çiftin arkadaşlarına evliliğin iğrenç bir şey olduğunu söylemesi gibi. Evliliğin ne suçu olabilir ki? O sadace bir kurum. Aklı veya zekası yok. Gerçek sorun biz değil miyiz? Ama suçu kavramın üzerine atmak çok kolaydır.
Günümüzde büyük bir trajedi yaşanıyor. Bu trajedi 11 yıldır devam ediyor.
Falun Dafa (Falun Gong) uygulayıcıları Çin’de yıllardır çok ağır bir baskı altındaaşıyorlar. Çin hükümeti tarafından toplama kamplarına atılıyor, akıl hastanelerine kapatılıyor, Çin düşmanı ilan ediliyorlar. Televizyonlar ve gazeteler onlar hakkında söylemediğini bırakmıyor. Adi suçluların işlediği suçlar ile dahi etiketleniyorlar. Tarikat oldukları ilan ediliyor. Politik bir akım oluveriyorlar. İnsanları onlara karşı kışkırtıyor ve bunun gibi sayısız şeyler yapıyorlar.
Yani Çin’de yaşayan yüzbinlerce doktor, avukat, mühendis, öğretmen, mimar, ressam, memur, bilim adamı ve ev hanımı, Çin hükümetinin düşmanı, hırsız, akıl hastası falan oluveriyor. Elindeki devlet gücünü ve medyayı hunharca kullanmaya alışkın olan hükümet, zaten bunu nasıl yapacağını tarihten gelen tecrübeleri sayesinde çok iyi biliyor.
Fakat Çin hükümeti bu insanların büyük direnci ile karşılaşıyor. O insanlar, bu haksızlığa bir son vermek için, tüm dünyayı ayağa kaldırıyorlar. Davalar açıyor, insan hakları kuruluşlarına gidiyor, gazeteler bastırıyorlar, web sayfaları yapıyor, etkin politikacılara ve politik kurumlara başvuruyorlar.
Çin konsoloslukları önünde yıllarca hiç durmadan protesto eylemleri yapıyor ve yürüyüşler düzenliyorlar. Tabii ki kaçınılmaz olarak malum çevrelerden ‘‘politik grup’’ etiketi yiyorlar. Fakat 11 yıldır süren bu kararlı mücadelenin sonunda bu insanların söylediklerinin doğru olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Çin hükümetinden birçok yetkili için, yurtdışında mahkumuyet kararları çıkıyor. Suçlar tespit ediliyor. Öldürülen kişilerin isimleri ve fotografları ifşa ediliyor. Raporlar ortaya konuyor. Bu insanların yıllardır organları için öldürüldüğü belirleniyor. Bu işe bulaşan hastaneler ve doktorlar tespit ediliyor. Suça iştirak etmiş olmamak için itiraflar başlıyor. Bazı ÇKP memurları korkudan yurtdışına kaçıp bildiklerini anlatıyor. Uydu görüntülerinden gizli toplama kamplarının yerleri görüntüleniyor. Binlerce insanın hayatı için artık çok geç olsa da Çin hükümetine durması için uluslararası kamuoyu artık baskı yapıyor.
İnsanlar bunu artık pek düşünmüyor olabilirler fakat kavramların içini dolduran da boşaltan da sadece bizleriz.