Kendini Dize Getiren Savaşçının Yolu: AİKİDO
Aikido, kurucusu olan büyük usta (O-Sensei) Morihei Ueshiba’nın ifadesi ile aslında bir savaş ya da kavga etme yolu değil. Tam aksine bir barış ve dost edinme sanatı. Bir savaş sanatından; kırması ve dökmesi ya da insanın karşısındakini dize getirmesi beklenir her zaman. Kişiyi kazanan veya muzaffer yapması beklenir. Çoğu insan da bir savaş sanatı öğrenmeye bu amaçla gider. Güçlü ve kazanan olmak amacıyla. Ama Aikido, prensipleri açısından kazanan olmak ile ilgili olmayan bir disiplin. Tam aksine, kelime anlamı Japonca Aiki (ai;uyum sevgi, ki;evrensel enerji) ve Do (Çince’deki Tao ‘ya karşılık gelen) ‘Yol’ anlamına gelen kelimelerden meydana gelir ve Aikido; insanın karakterini uyum ve sevginin evrensel enerjisi yoluyla aydınlatıp geliştirmesini sağlayan ‘Yol’ anlamına gelir. Bu anlayışıyla Aikido savaş sanatlarının arasında aslında evrensel prensiplerle ve evrendeki ‘ki’ enerjisi ile uyumlanıp her şey ile barış ve kardeşlik içerisinde yaşamanın en üst ifadelerinden birini meydana getirir.
Aikido’nun özünü O-Sensei Ueshiba, 1925 yılında bir deniz subayı ile yaptıkları bir karşılaşmanın ardından yaşadıklarında anlatır. Kendisinin öğrencisi olmak isteyen bir deniz subayı ile konuşurlarken bu deniz subayı kendisini bir müsabakaya davet eder. Bu kişi kendisine bir bokken (tahta kılıç) ile saldırırken, O-Sensei Ueshiba çıplak ellerle onun her saldırısını bertaraf eder ve hiçbir darbe almaz. Adam da yorgunluk içerisinde maçı bırakır. O-Sensei sanki bütün hamleleri daha yapılmadan önce görmektedir. Bu maçın yorgunluğu üzerindeyken yakındaki Japon hurması ağacı yetişen bir bahçeye gider. Tam yüzündeki teri silerken daha önce hiç hissetmediği bir duyguyla karşı karşıya olduğunu fark eder. Ne yürüyebiliyor ne de oturabiliyordur. Büyük bir şaşkınlık içerisinde yere kök salmış gibidir. O-Sensei Ueshiba o anı şöyle anlatır: “5 yaşımdan beri kendimi Budo’ya (Savaş sanatları) vermiş, çeşitli eyaletlerde çeşitli hocalardan Kendo ve Jujutsu dersleri almış, eğitim gördüğüm tüm geleneksel Budo sanatlarında birkaç ay içinde ustalaşmıştım ama hiç kimse bana Budo’nun özünü öğretmemişti. Sonunda cevaplarımı bulmak için dinlerin kapısını çalmış ama oradan da beni tatmin edebilecek bir yanıt almak mümkün olmamıştı.
Sonunda o 1925 baharında, çok iyi hatırlıyorum, tam o bahçede yürümeye başlamıştım ki birden sanki evren çatırdamaya başladı ve altından yapılmış bir ruh yerden fışkırdı, gövdemi sardı ve beni de altına dönüştürdü. Aynı anda zihnim ve bedenim aydınlandı. Kuşların fısıltılarını anlayabiliyor, evrenin yaratıcısı olan tanrının düşüncelerini hissedebiliyordum.
Budo çalışmak ‘doğadaki her şeyi koruyan, kollayan ve dikkatle yetiştiren, onları bizim akıl ve ruhumuzun bir parçası haline getiren’ ulu tanrının sevgisinden bir şeyler almaktır.”
İşte o anda tamamen aydınlığa kavuştum. Budo’nun kaynağı tanrının sevgisiydi ve sevginin ruhu tüm varlıkları korumaktı. Sonsuz sevinç gözyaşları yanaklarımdan süzülüyordu. O andan itibaren içimde tüm evrenin bana ait olduğu, dünyanın evim olduğu, ay güneş ve yıldızların bize ait şeyler olduğuna inancım doğdu ve gün geçtikçe bu inanç kuvvetlendi. Tüm istek ve ihtiraslarımdan kurtulmuştum, ün, zenginlik, mevki ve hatta güç… Budo düşmanımızı kuvvet uygulayarak yıkmak veya dünyayı silahlarla ele geçirmek, yakıp yıkmak sanatı değildir. Gerçek Budo evrenin ruhunu kabul etmek, barışı korumak, dikkatle üretmek, doğadaki tüm varlıkları korumak, kollamak ve yetiştirmekti. Budo eğitimi almak, Budo çalışmak ‘doğadaki her şeyi koruyan, kollayan ve dikkatle yetiştiren, onları bizim akıl ve ruhumuzun bir parçası haline getiren’ ulu tanrının sevgisinden bir şeyler almaktır.”
O-Sensei bu yaşadığı ilk aydınlanmanın ardından kendisinin ifadesi ile sonsuza kadar değişti ve o günden sonra Aikido doğmaya başladı. Kendisi Aikido prensiplerini evrenin prensiplerine uyum sağlamak olarak ifade etti ve bunu da ‘ki’ enerjisi ile uyumlanmak olarak adlandırdı. O-Sensei bunu sözlerinde şöyle açıkladı: “ İnsanın kalbi cennet ve dünyanın ruhundan farklı değildir. Uygulamanızda her zaman düşüncelerinizde cennet ve dünya, su ve ateş, Ying ve Yang’ın etkileşimini göz önünde bulundurun.” Doğu felsefelerinde ‘Cennet ve Dünya’, ‘Su ve Ateş’ ve ‘Ying ve Yang’ evrendeki etkin erkek ve dişil güçleri tanımlayan kavramlardır ve evrendeki tüm hareketlerin bu iki gücün etkileşiminden ortaya çıktığı kabul edilir ve bu evrensel yasalar ile uyumlanmak aynı zamanda Aikido’nun öğretisinin temelini oluşturur.
Mersin’de Aikido öğreten ve dünyaca ünlü 7. Dan Aikido ustası Nebi Vural’ın öğrencisi olan 3. Dan Sensei Nurettin Erdoğan da bu konuda şunları söylüyor: “Aikido’nun açılımı armoni, enerji ve yol anlamına geliyor. Her şeyden önce Aikido insanlarda uyumu son derece ön planda tutuyor. Çünkü uyumlu olmadığınız sürece, Yin ve Yang gibi düşünün lütfen bunu, uyumlu olmadığınız sürece Aikido’da başarılı olma şansına sahip değilsiniz. Yin’in karanlığı, Yang’ın da gündüz ve aydınlığı sembolize eden anlamları vardır. Aikidocu’nun baktığı yol da budur. Genelde insanlara zarar vermeden onu etkisiz hale getirmeye yönlendirir spor olarak. Bu şu anlama geliyor; Eğer karşımda biri bana saldırıyorsa, ben onu bir yabancı olarak görmüyorum. Kendimin kötü yanı olarak görüyorum ve kendime zarar vermeyecek tarzda karşıya yaklaşarak onu etkisiz hale getiriyorum. Aikido böylece yol yani armoni- uyum, enerji ve uzak doğunun felsefe prensipleri olan ‘Do’ prensiplerinden meydana gelen bir savunma ve saldırı sporudur. Aikido bir savunma sporu olduğu kadar bir saldırı sporudur da. Uzakdoğu sporlarında bu her zaman böyledir. Yalnız Uzakdoğu sporlarında savunma her zaman ön plandadır. Aikido veya diğer Uzakdoğu sporlarında kişi önce saldırı karşısında kendini savunur ve daha sonra saldırıya geçer ama bu Aikidocu saldırmayacak anlamına gelmez.”
Aikido’yu takip edecek ve bu yolda yürüyecek insanlara sesleniyorum; Aikido başkalarını doğru yola getirmek değildir, O; kendimizi doğru yola getirmektir.”
Nurettin hocanın sözlerinden de Aikido’nun evrensel bir uyumu içerdiğini anlıyoruz. Bu evrensel yasalar ile uyumu sağlamak ise bir kendini arındırma sürecini getiriyor Aikido’da bu uyum da Aikido’nun Do kavramında yatıyor. Bu derin anlamlı yol hakkında O-Sensei Ueshiba şunu söylüyor: “Aikido’yu takip edecek ve bu yolda yürüyecek insanlara sesleniyorum; Aikido başkalarını doğru yola getirmek değildir, O; kendimizi doğru yola getirmektir.”
Aikido ve kişisel mükemmelleşme
Aikido’da kişi bir yandan teknikler üzerinde ustalaşırken bir yandan da kendisi üzerinde çalışır. Kendini geliştirir ve mükemmelleştirir. O-Sensei bu mükemmelleşmeyi şöyle ifade eder: “ Barış Sanatı’nda rekabet yoktur. Gerçek bir savaşçı yenilmezdir çünkü o hiçbir şey ile rekabet etmez. Yenmek ise kendi içimizde taşıdığımız rekabet zihnini yenmek demektir.”
Nurettin hoca da bize bunu şu sözlerle anlatmakta: “Aikido’nun amacı rakibi etkisiz hale getirip orada tutmaktır. Ona kendinizin kötü tarafı gibi yaklaşırsınız ve bak burada kal sana daha fazla zarar vermeyeyim dersiniz. Bunun Türkçe’si şudur. Kılıcı rakibinizin boğazına dayarsınız ve orada dur, kıpırdama, yoksa keserim dersiniz.
Bu Aikido’nun vermiş olduğu öğreti açısından en başta gelen prensiplerindendir. En büyük öğretilerden birisi budur. Siz karşı tarafı rakip görmezsiniz. O kendinizin kötü tarafıdır ve onu alıp uyumlu hale getirirsiniz.”
Zaten çalışmaların yapıldığı ‘Dojo’ da Aikido’da farklı bir anlama sahiptir. Dojo; edebi olarak yolun (DO) yeri anlamına gelir ve kişinin kendisiyle korkularıyla, endişeleriyle, alışkanlıklarıyla doğrudan bağlantıya geçtiği küçük bir evren olarak nitelendirilir. Burası insanı sınırlayan engellerle savaştığı bir arenadır. Bu arenada insan karşısına çıkan kişileri hasımları olarak değil kendisini anlamaya yardımcı olan dostları olarak görür.
Nurettin hoca bu konuyu şöyle aktarıyor: “Bir savaşçının başarıya ulaşması için her şeyden önce kin ve nefretten uzaklaşması gerekiyor. İnsani olarak bakmak zorundasınız. Aikido’nun temelinde de bu var. Eğer ben karşıdakini bir düşman gibi görürsem, her şeyden önce kendi gücümü ve dolayısıyla kendi kontrolümü yitiririm. Karşı tarafa olduğu gibi kendime de zarar veririm. Başkasını kin ve nefret altında düşmanca görmek her şeyden önce benim elimi kolumu bağlar. O nedenle karşıdakine bakarken bir dost olarak bakıyorsunuz ama buna rağmen kendinizin kötü tarafı olarak görüyorsunuz. O, benim aslında. O, ‘ben’im olunca tamamen mücadele yönteminiz değişiyor. O zaman işin içine biraz daha duygusallık ve sevecenlik giriyor ama bu biraz da karşı tarafının kendisini bilmesine ve nerede duracağını bilmesine de dayanıyor. Eğer onu etkisiz hale getirdiğinizde rakip hala çırpınıyorsa yapacak bir şey yoktur ve kesip atarsınız. Ama o şansı ona verirsiniz.
Bana tek yumruğun sıkılı gelirsen benim iki yumruğumu sıkılı olarak bulursun diye ünlü bir söz vardır. Ben ise karşıdaki kişiye avucumu açıyorum ve ona kollarımı açıyorum ve dur diyorum. Burada dur. Seni bağışlıyorum. Dokunma bana. Zarar göreceksin diyorum. Ama hala bana zarar vermeye çalışırsa yapacak bir şey kalmıyor.”
Aikido; Sevginin Yolu
Böylece Aikido’yu uygulayan kişiler onu barışın, sevginin ve uyumun yolu olarak adlandırıyorlar. Bilgeliğe ve uyuma
doğru giden bir yol. Altında sevgi, anlayış, hoşgörü, affedicilik ve kardeşliği geliştiren bir yol aslında. Bunlar da Aikido’nun ‘Do’ prensiplerinden kaynaklanıyor. Bu do prensipleri çok önemli çünkü bu prensipler içsel disiplin yoluyla ‘ki’ enerjisine hükmetmenizi sağlıyor. Nurettin hoca bakın bunu nasıl açıklıyor: “Do aslında bir felsefe, bir bakış, bir yol. Do aslında Uzakdoğu felsefesinin bütün özelliklerini kapsıyor. Bu uyum, içtenlik, doğru yolu bulmak ve o yolda mücadeleci olma yöntemini getirdiği gibi, saygıyı sevgiyi ve disiplini de beraberinde getiriyor. Uzakdoğu’nun temel prensiplerinin en başta gelenleri saygı, sevgi ve yola bağlılıktır. Saygı, sevgi ve yola bağlılık yoksa, yani hocaya bağlılık yoksa başarılı olma şansına da sahip değilsiniz. Bu bir bütündür. Do prensiplerine gerçek anlamda baktığınız zaman insanın doğayla ve dünyayla barışık olduğu ve aynı zamanda başarı mücadelesini de getirecek iç disiplini sağlayan bir yöntemdir. Bütün Uzakdoğu’nun felsefesi, uyum, yol ve gerçek anlamda bir iç disiplinden geçer. Zaten Teakwan-do, Ju-do, Ken-do gibi savaş sanatlarına baktığınız zaman bunun sadece bir kavga ya da savaş sanatı değil aynı zamanda bir felsefe olduğu anlamına gelir. Bu ‘Do’ prensipleri en basit anlamda ‘ki’ enerjisini kontrol edebilmenizi ve karşı tarafa yansıtabilmenizi sağlayan içsel disiplin prensipleridir.”
“ Gerçek savaş sanatı sevgi işidir, tüm varlıklara hayat verme işidir. Onları dövmek, öldürmek, yok etmek işi değildir. Her şeyin koruyucusu sevgidir ve hiçbir şey sevgisiz var olamaz, Aikido da sevginin var edilmesidir.”
O-Sensei Ueshiba öğretilerinde iki çeşit ‘ki’den bahseder. Birincisi insan vücudunda kaba bir şekilde bulunan ve kaotik olarak hareket eden ‘ki’ ve içsel disiplin çalışması ile berrak ve arı hale getirilmiş ve yönlendirilebilen ‘ki.’ Aikido’nun anlamına kavuştuğu yer de burasıdır. Yani içsel disiplini ve teknikleri geliştirerek evrendeki uyumu yakalayıp içsel ‘ki’ enerjisini saflaştırıp kontrol edilebilir hale getirmek. Bunu 0-Sensei Ueshiba şu sözlerle tanımlamıştır: “ Gerçek savaş sanatı sevgi işidir, tüm varlıklara hayat verme işidir. Onları dövmek, öldürmek, yok etmek işi değildir. Her şeyin koruyucusu sevgidir ve hiçbir şey sevgisiz var olamaz, Aikido da sevginin var edilmesidir.”
Aikido’nun insana getirdikleri
Çalışma ve çalışma Aikido’nun temelinde yatan diğer prensiplerden biridir. Bu yüzden sabırlı olmayı ve teknikleri özümsemeyi gerektirir. O-Sensei Ueshiba’nın söylediğine göre Aikido’da bir seviyeye gelmek en azından 10 yılı alır ve bu yüzden sürekli temel teknikler üzerinde durmayı gerektirir. 0-Sensei sözlerinde öğrencilerine sabırlı olmalarını ve her hangi bir gizli tekniğe bel bağlamamalarını ve düzenli olarak çalışmalarını sürdürmelerini öğütler. Aikido’nun insanı nasıl değiştirdiğini ise Erdoğan hocadan şöyle öğreniyoruz: “Aikido benim hayatıma uyumu getiren, enerjimi mükemmel bir şekilde kullanmayı öğreten ve benim bakış açımı oldukça genişleten bir spor oldu. Her şeyden önce sevilerek yapılan bir spor. Kalitesi çok yüksek bir spor. Temelinde de Samuraylar vardır. Aikidocuyu kılıçlı bir Samurayın kılıçsız hali gibi düşünebilirsiniz. Bütün teknikler kılıçla esastır bizde. Her tekniğin girişi çıkışı kılıç esaslıdır. Bunun bıçağı, mızrağı ve kılıcı vardır. Bütün teknikler bu yönde gelişmiştir. İnsana büyük bir güç, destek ve iyi bir motivasyon aracıdır. Aikidocu olduğunuz zaman güne çok farklı bir şekilde başlayabiliyorsunuz.
Kişisel anlamda baktığınızda kendinize çok büyük bir özgüveniniz oluşuyor. Gerek vücudunuz gerekse ruhani açıdan kendinizi oldukça her şeye hazır hissediyorsunuz. Attığınız her adımda ayakta kalabilmenin yol ve yöntemini belirliyorsunuz. Hisleriniz alabildiğine gelişiyor. İnsanları tanıma şansınız çok daha farklılaşıyor. İş hayatına baktığınız zaman Aikido’nun armoni, uyum, yol ve do prensiplerini de iş hayatınıza doğrudan yönlendiriyorsunuz. Yani problemli olan birisiyle gerektiğinde omuz omuza verip sorunları beraber çözebiliyorsunuz. Gerekirse karşınıza alıp tatlı tatlı konuşarak olayları çözebiliyorsunuz. Ama bütün bunların altında gerçekten Uzakdoğu’nun kültürü bakışı var. Problemleri Aikido’nun getirmiş olduğu özgüvenle çözüyorsunuz. Daha doğrusu özel hayatınızda yere basışınızın ve adım atışınızın kalitesi değişiyor.
Bugün Türkiye’ye baktığınızda insanların başının belaya girmemesi ve kalitenin düşmesinden dolayı tehdit altında olmadığımız bir an söz konusu değil. Karşıdaki bir insan sizin üstünüze geldiğinde siz karşı tarafa soğuk kanlılığınızı, güveninizi ve savaşçılığınızı ve mücadeleciliğinizi hissettirdiğiniz zaman, ne hissederseniz karşı tarafa onu hissettiriyorsunuz, onu karşı taraf bir şekilde algılıyor. Bu adamda bir şey var diyor. Bunu dedirtiyorsunuz. Çok ileri giderse, bir elinizi uzatmanız ve beyninizdeki guard durumu her şeyi değiştiriyor. Karşı tarafta otomatikman bu durum yılgınlığa ve bu adam boş değildir duygusuna sebep oluyor. Kişisel bazda baktığınızda ise kişisel sorunlarınız oluyor. Hayatta eşinizle, çocuğunuzla, kardeşinizle veya yakınlarınızla duygusal anlamda bir şeyler yaşayabiliyorsunuz. Aikido’nun prensipleri dahilinde bunu uyumlu hale getirebiliyorsunuz. Tabii ki Aikido’nun prensipleri olsa da bazı durumlarla baş etmek yine de zor. Ama bu fırsat giderse olmaz diyorsunuz ve onu orada uyumlu hale getirmeye çalışıyorsun. Birlikte kazanma yöntemini seçiyorsun. Kazan-kazanı seçiyorsunuz.”
Bir öğrencinin deneyimi
Erdoğan hocanın öğrencilerinden biri olan Mersin Üniversitesi resim bölümü yüksek lisans öğrencisi olan Buğra Yararman 2,5 yıldır yürüdüğü Aikido yolu ile ilgili şu düşüncelerini paylaşıyor: “Aikido çalışmam sonucu kendime olan güvenle birlikte fiziksel hâkimiyetim arttı. Başlangıçta reflekslerin fiziksel olarak gelişmesi için gözlemlerimin beni yanılttığının farkına varmıştım çünkü ezber her zaman yanıltır aslında. Algı elbette refleks yetisine gerek duyacaktır fakat benim anladığım kadarıyla her şeye sinirleri dinginleştirerek başlamak gerekir ki bu daha sonrasında kararlı bir şekilde yolculuğa devam etmenizi sağlar. Bu yüzden Aikido’da teknik alışkanlıklardan çok zihin yolculuğunun daha ön planda olduğunu öğrendim.”
Buğra Yararman Aikido’nun insanın kendi içsel yolculuğu, kendine olan yolculuğu olması ile ilgili olarak da şunları getiriyor: “Kendi benliğimize doğru olan yolculuğumuzda egolarımızdan arınma çabasına girmemiz gerekir ve ancak bu şekilde kararlılığımız olgunlaşacaktır. Bu yolculuk kendi benliğimizdir. Ancak bu benlik erdem yolculuğu olacak bir benliktir. Düzgün nefes alış verişle ve doğru egzersizlerle birlikte kişinin fiziksel hisleri daha etkili hale gelecektir. Nihayetinde hepimizin içinde bir savaşçı vardır fakat bunu günlük yaşamımızda nasıl taşıdığımız tartışılır. Yani kendimizi savunmaya yönelik bir saldırı mı yoksa zarar veren bir savaşçıyı mı taşımak? Elbette egolarından arınmak; insanın erdem sahibi olma yolunda benliğini evrenin güzel enerji döngüsüyle bir uyum içerisinde yaşatmasıdır. Ancak bu şekilde içimizdeki savaşçı kontrollü, vicdan sahibi bir hal alacak, bu sorgulama bize benlik keşfini yaşatacaktır. Diğer bir yandan hırsla olan arayış samimiyetsiz ve kararsız bir yolculuk olur. Kendimde yaptığım bu sorgulamalar beni günlük yaşantımda daha kararlı olmaya itti ve algıdaki seçiciliğim ve kararlılıklarım üzerinde odaklanmamı sağlayan bir hale sokmaya başladı.”
Ben evrenin kendisiyim
Anlaşılan o ki Aikido, aslında bir kendini saflaştırma ve arındırma süreci. Karşısındaki düşmanı bile kendisi gibi görmeyi, ona zarar vermemeyi seçmeyi, ona evrenin uyumu ile bilgelik ve hoşgörü ile yaklaşmayı ve onu kendine katmayı böylece de evrenle bir bütün olmayı öğreten bir savaş sanatları öğretisi. Sıradan gerçekliğimizin ötesine ulaşan ve bizi aslında sevgi ve bilgeliğin kendisi haline getirmeyi amaçlayan bir disiplin.
Elbette ki her ustalık yolu gibi Akido’nun yolu da kolay değil. Bahsedilen aslında bir gerçekliğe uyanış. Doğru yaşam şekline ve iyiliğe dönüş. Evrenle bir bütün olma. Bu gerçekliği aşan anlayış yine Usta Ueshiba’nın şu sözlerinde kendisini buluyor: “Aikido’nun sırrı kendimizi arındırarak ve evrenin hareketleri ile uyumlandırarak kendimizi evren ile bir bütün haline getirmekte yatar. Aikido’nun sırlarını uygulayan kişilere söylüyorum; evren bizim içimizdedir, bu yüzden ben şöyle diyorum: “Ben evrenin kendisiyim!”
İşte gerçek bir savaşçının yolunu yürümek isteyenlere Aikido yolu!