Tayvan’da Büyük Popülarite, Çin’de Baskı
Coğrafi olarak Tayvan’ı Çin’den yalnızca 180 km genişliğinde bir deniz parçası ayırıyor. Ancak iki ülke arasındaki fark oldukça büyük. Özelikle de konu insan hakları olunca Çin’de baskı öne çıkıyor.
Tayvan adasındaki Taipei’nin ünlü Özgürlük Meydanı’nda parlak mavi gökyüzü ve etrafta parlak renkler vardı. Ziyaretçiler, 9 Aralık’ta 5.200 Falun Dafa uygulayıcısının bir araya geldiği özel bir manzara ile karşılaştılar. Adeta bir şölene dönüşen gösteride uygulayıcılar Falun Dafa (diğer adıyla Falun Gong) egzersizlerini yaparak uygulamayı halka tanıttılar.
Yaklaşık 130 kilometre uzaklıktaki anakara Çin’de böylesine huzurlu bir manzara görmek şu an için imkansız. Çin’de 24 yılı aşkın bir süredir, manevi bir uygulama olan Falun Dafa’ya karşı acımasız bir zulüm sürüyor. Peki, Falun Dafa Tayvan’da bu kadar özgürken, Çin’de neden zulüm görüyor? Ayrıca bu uygulamayı bu kadar benzersiz kılan şey nedir?
Bunları açıklayabilmek için öncelikle Çin ve Tayvan’daki sosyal yapılanmanın farkına bakmak gerekir.
Çin’de, Komünist Parti tarafından kurulan bir diktatörlük mevcut. Devlet Çin halkının yaşamının her alanını kontrol ederken, hiçbir dine veya ifade özgürlüğüne müsamaha göstermiyor. Aynı zamanda insanlara acımasızca zulüm ve baskı uyguluyor. Tayvan’da ise tam tersi bir durum gözler önüne seriliyor. Orada devlet, halkını canlı bir demokrasiyle destekliyor. Tayvan, komşusu Çin’in aksine, tam bir insan hakları ve özgürlükler ülkesi. Burada insanlar Falun Dafa egzersizlerini yapmak için rahatlıkla halka açık alanlarda bir araya gelebiliyor.
Tayvan’da olduğu gibi, dünya dört bir tarafında da Falun Dafa’nın popülaritesi gün geçtikçe artıyor. İnsanlar bu özel qigong yöntemini, yalnızca fiziksel ve zihinsel sağlığı iyileştirdiği için değil, aynı zamanda ahlâki değerleri geliştirdiği için de benimsiyor. Falun Dafa’nın “Doğruluk-Merhamet-Hoşgörü” ilkeleri, yalnızca kişisel gelişimi desteklemekle kalmıyor; tüm toplum üzerinde olumlu etkileri var.
Çin hükümetinin ise tam aksine, bu kadar müreffeh bir toplum olmayı hedeflemiyor. Çin Komünist Partisi (ÇKP), kadim 5.000 yıllık büyük Çin kültürünün tüm geleneksel değerlerini yok etti. Aynı zamanda 24 yıldır halk tarafından benimsenen Falun Dafa uygulamasını da yok etmek istiyor.
Çin’de Baskı: Bir Zulüm Kampanyası
Falun Dafa hareketi 1992’de halka tanıtıldı ve o günden bu yana popülaritesi hızla artı. Dönemin Çin devlet başkanı Jiang Zemin, Temmuz 1999’da kıskançlık ve kızgınlıkla aptalca bir karar aldı. Kendi yozlaşmış güç yapılanmasının çökeceği korkusuyla, acımasız bir zulmün fitilini ateşledi.
1992’dan itibaren Falun Dafa memurların, polislerin, siyasi yetkililerin, profesörlerin, öğretmenlerin ve askeri personelin kalplerine ulaşmıştı. Hepsi, sağlığa olan faydaları ve insan karakteri üzerindeki olumlu etkilerinden dolayı Falun Dafa’ya değer veriyordu. O zamanlar ülke çapında tahminen 100 milyon Çinli Falun Dafa uyguluyordu.
Falun Dafa’ya zulmetmek için Jiang, ÇKP’nin kötü doğasından ve güçlü mekanizmasından yararlandı. Öncelikle zulüm ve baskı uygulamakla görevli, Gestapo benzeri bir teşkilat olan “610 Ofisi”ni kurdu.
Jiang, üç ay içinde tüm Falun Gong uygulayıcılarını yok etmek istedi. Bunun için şu emri verdi: “İtibarlarını yok edin, maddi açıdan yok edin, fiziksel olarak da yok edin!”
Sonraki dönemde, tüm hukuk sistemi Falun Gong uygulayıcılarını “dönüştürmek” için tasarlandı. Milyonlarca uygulayıcı, akla gelebilecek her türlü sinsi yöntemlere ve işkencelere maruz kaldılar. Zulüm Hapishanelerde, çalışma kamplarında ve psikiyatri hastanelerinde gerçekleşiyor. Bugüne kadar zulüm nedeniyle 5.000’den fazla uygulayıcının öldüğü biliniyor. Ancak bu muhtemelen buzdağının sadece görünen kısmıdır.
“Minghui.org”da yayınlanan günlük raporlardan anlaşıldığı üzere, Çin’de Falun Gong uygulayıcılarına yapılan işkence hala devam ediyor. “Minghui.org”, zulmün ortasında ilk elden bilgi yaymak için ÇKP’nin çevrimiçi sansürünün üstesinden gelen, dünyadaki tek gönüllü uluslararası medya kuruluşudur.
Kıskançlık ve Korkuya Dayalı Zulüm Sınır Tanımıyor
Minghui.org’daki haberlere göre, Falun Gong uygulayıcılarına eziyet edenlerin ne utanması ne de merhameti var. Fiziksel işkenceden, zararlı psikotrop ilaçların enjeksiyonuna, zihinsel zulüm ve tecavüze kadar, erkek ve kadın ayırmaksızın her türlü insafsızlık mevcut.
Tanınmış insan hakları avukatı Gao Zhisheng bunu ilk elden deneyimledi. O, Falun Gong uygulayıcılarını savunan ilk avukatlardan biriydi. Uygulayıcıların içinde bulunduğu kötü durumu açığa çıkarmak için üst düzey siyasi liderlere açık mektuplar yazdı.
Daha sonra hapishanelerdeki korkunç duruma ilişkin açıklamaları nedeniyle tutuklandı. Ayrıca gözaltı sırasında işkence gördü ve cinsel şiddete maruz kaldı ve cinsel organları kürdanla delindi. Gao, 2017 yılında kaçırılıncaya kadar birkaç kez tutuklandı. 2017 den beri ondan haber alınamıyor ve akıbeti ile ilgili hiçbir şey bilinmiyor.
Yin Liping, Nisan 2016’da, Amerika Birleşik Devletleri’nin yardımıyla Çin’den kurtarılan bir Falun Gong uygulayıcısıdır. ABD Kongresinin bir oturumunda kongre üyelerine Çin hapishanelerindeki deneyimlerini anlattı. Yin Liping, birçok kez Masanjia Kampında alıkonuldu; orada işkence gördü ve birçok kez ölümden döndü.
Bir gün, kendisinden başka sekiz kadın Falun Gong uygulayıcısı ile birlikte, erkek mahkumlar tarafından tecavüze uğramak üzere, sözde “kara hapishaneye” götürüldü. Yin, dört adamla birlikte bir hücreye kilitlendi.
Suçlular, savunmasız kadını bayılana kadar dövdü, ardından tecavüz etti. Yin kendine geldiğinde her şeyin videoya kaydedildiğini fark etti. Bu da onun aşağılanma ve acı duygusunu daha da artırdı.
Zulme Diğer Mahkûmlar da Katılıyor
Gardiyanlar özellikle uygulayıcılara karşı elektrik şokunu kullanıyorlar ve bunu sadece dışarıdan uygulamakla kalmayıp, aynı zamanda uygulayıcıların mahremiyetini ihlal ederek, onlara elektro şok vasıtasıyla da tecavüz ediyorlar. Ayrıca zulme Falun Gong uygulayıcısı olmayan diğer mahkûmlar da iştirak ediyordu. Onlar da uygulayıcılara zulüm uyguluyordu. Buradaki amaç, uygulayıcıları Falun Gong’dan vazgeçtiklerine dair bir beyanname imzalamaya zorlamaktı. Bu şekilde güç kullanan mahkûmlar, yeterince zulüm yapmaları halinde cezalarının azaltılması gibi kişisel çıkarlar elde ediyorlardı.
Chengdu’dan 30 yaşındaki radyo sunucusu Pang Xun, bir Falun Dafa uygulayıcısıydı. Bir yıl önce, Çin’in güneybatısındaki Leshan Şehrindeki Jiazhou Hapishanesinde aldığı darbeler nedeniyle hayatını kaybetti. Uydurma resmi raporlara göre Pang, aşırı aktif tiroidden öldü.
Cenazesi ailesine gösterildiğinde, bariz bir şekilde tüm vücudunda yaralanmalar vardı. Pang’ın ebeveynleri ve teyzesi, onun göğsünde, omzunda, sırtında, kalçalarında ve bacaklarında çok sayıda yara olduğunu görünce şaşkına döndü. Onlar bu şekilde, Pang’ın asıl ölüm nedenin örtbas edilmeye çalıştığını anladı.
Organ Ticareti
İnsanlık dışı ve çok ciddi bir başka zulüm de, organ ticareti için, insanların organlarının onlar hala hayattayken alınmasıdır. Bu iğrenç yöntem sayesinde, artık Çin’de katlanarak büyüyen kârlı bir endüstri gelişti.
Çünkü Çin’de organ bağışçısı sayısı az olmasına rağmen, bu durumun tam tersine, organ sayısı oldukça fazla. Organ için bekleme süreleri birkaç günden iki aya kadar değişmektedir. Ancak diğer ülkelerde insanlar, uygun bir organ donörü bulmak için yıllarca bekliyor.
17 Haziran 2018’de, bağımsız bir mahkeme bir yıl süren soruşturmanın ardından, Çin’deki mahkumların organları için kasten öldürüldüğü sonucuna vardı.
Kararda, mahkeme başkanı Sir Geoffrey Nice QC şunları söyledi: “Yıllardır Çin genelinde önemli ölçekte zorla organ toplama işlemi gerçekleştiriliyor.”
Mahkemenin soruşturmasına göre Falun Gong uygulayıcıları organ nakli endüstrisinin ana kaynağıdır.
Geçtiğimiz 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde, uluslararası tıp örgütü Zorla Organ Toplamaya Karşı Doktorlar (DAFOH), uzmanları ve ilgili tarafları, tıp etiği ve BM’nin başarısızlığı konusunda çevrimiçi bir tartışmaya davet etti.
The Epoch Times, Amerikan televizyon ağı ve kardeş medyası NTD ile birlikte, 10 Aralık 2023 Pazar günü saat 18.00’den itibaren “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 75. yılı: Kimleri geri bıraktık?” adlı web seminerini Paris’ten İngilizce ve canlı olarak yayınlandı.
Çinli Sürgün, Babasının Serbest Bırakılması İçin Savaşıyor
Jiang Zemin ölmüş olsa da, bugün hala Çin’de zulüm devam ediyor. Ancak Çin’deki insan hakları, giderek daha fazla insan ve politikacının dikkatini çekiyor. Çin dışında yaşayan Falun Dafa uygulayıcılarının akrabaları da insanların bilinçlenmesine vesile oluyor. Lebin Ding de onlardan biri.
Lebin Ding, Berlin’de sürgünde yaşayan bir Çinlidir. İki çay çiftçisi olan ebeveynleri, 12 Mayıs 2023 sabahı Shandong Eyaletindeki tarlalarından kaçırıldı. Annesi on iki gün gözaltında tutulduktan sonra, uluslararası baskı nedeniyle denetimli ev hapsine alındı. Babası Yuande Ding ise hala tutuklu. 28 Kasım’da babasının aleyhine göstermelik bir duruşma gerçekleşti.
Lebin Ding, The Epoch Times’a, mahkemenin babası hakkında ne karar verildiğinden haberdar olmadığını ve onun için endişelendiğini ifade etti.
Zulüm Mutlaka Sona Erecek
Birçok ülkede, hükümetler ve kuruluşlar Çin’deki zulmü durdurmak için çalışıyor. Minghui.org’un bildirdiği gibi, 20 Temmuz 2023’te 43 ülkedeki uygulayıcılar, Çin’deki zulme katılan kişilerin isimlerini açıkladılar. Amaç hükümetlerin, faillerin ve yakınlarının girişini engellemesi ve yurt dışındaki mal varlıklarını dondurmasıdır.
Falun Dafa uygulayıcılarının, Falun Dafa’ya karşı zulmün bir gün sona ereceğinden hiç şüpheleri yok. Bu onların konuşmalarından hemen anlaşılıyor. İyiliğin kötülüğe galip geleceğinden eminler.
Tayvanlı Falun Dafa uygulayıcılarının da bir hayali var. The Epoch Times’a söylediklerine göre, Tayvan’dakine benzer etkinlikleri bir gün Çin’deki Tiananmen Meydanı’nda da yapabilmeyi umuyorlar.
“O tamamen farklı bir Çin olurdu.”
Yazan: Susanne Ausic, The Epoch Times Almanya
Çeviren: Evren Durmaz, The Epoch Times Türkiye
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.