Zohran Mamdani’nin “İslamcı Sosyalist” dünya görüşü, ABD’nin siyasi, ekonomik ve anayasal düzeninin temel varsayımlarını sorgulayan ideolojik bir kavşakta duruyor.
Yazan: Sal Saygın Şimşek, Connecticut
İslamcı sosyalizm (İslami sosyalizm olarak da bilinir), sosyal adalet, eşitlik ve ahlaki yönetim gibi İslam ilkelerini, servetin yeniden dağıtımı, kamu mülkiyeti ve yoksullar için refah gibi sosyalist ekonomik ideallerle birleştirmeyi amaçlayan, siyasi ve ekonomik bir ideolojidir. İslamcı sosyalizm, gerçek sosyalizmin İslam’ın özünde zaten var olduğunu savunur. Zira Kur’an ve Hadislerin teşvik ettiği değerler şunlardır: yoksullara yardım etmek (örneğin, zekât veya zorunlu sadaka), sömürüyü yasaklamak (tefecilik – riba – veya faiz), toplumsal mülkiyet, sorumluluk sahibi olmak ve servetin adil dağıtımını sağlamak. Temel ilkeleri şunlardır: Ekonomik Adalet (Zekât, humus (servet vergisi) ve özel birikime sınırlamalar getirerek yeniden dağıtım), Sömürüye Karşı Mücadele (Faiz ve tekelciliğin yasaklanması), Refah Devleti (Devletin sağlık, eğitim ve yoksullara bakma yükümlülüğü) ve Sosyal Dayanışma (Toplumsal işbirliği ve hayırseverliğin dini bir görev olması).
Tarihsel örnekler arasında Mısır’da Cemal Abdünnasır (1950’ler-60’lar) yer alır. Uygulamada laik olmasına rağmen, Arap sosyalizmi İslam’ın sosyal ideallerinden etkilenmiştir. Libya’da Muammer Kaddafi: Yeşil Kitabı İslamcı ve sosyalist fikirleri harmanlamıştır. Pakistan’da Zülfikar Ali Butto: Kapitalizm ve komünizm arasında bir orta yol olarak “İslamcı sosyalizmi” savunmuştur. İran’da Ali Şeriati: Sosyalizmi Şii devrimci düşünceyle uyumlu hale getiren önde gelen bir entelektüeldir.
İslamcı sosyalizm Batı bilincinde yerli bir ideoloji olarak değil, sömürgecilikle temas yoluyla yükseldi. Müslümanların Batı kapitalizmi ve sosyalizmiyle karşılaşması, entelektüel değişim yoluyla yükseldi. Müslüman reformcuların Batı sosyalist fikirlerini İslamcı bir çerçeveye uyarlaması, diaspora söylemi yoluyla yükseldi. Batı’daki Müslüman düşünürlerin inanç ve toplumsal adaletin sentezini teşvik etmesi ve postkolonyal hayranlık yoluyla yükseldi. Batılı solcular İslamcı sosyalizmi emperyalizme karşı küresel mücadelenin bir parçası olarak gördü.
Birçok medya kuruluşu, Zohran Mamdani’nin kampanyasını destekleyen “solcu/ilerici grupların” Soros ile bağlantılı veya Soros tarafından finanse edilen ağlardan fon aldığını iddia ediyor. İspanyolca bir makalede, Soros’un ağlarından Mamdani’yi destekleyen gruplara yaklaşık 37 milyon dolar aktarıldığı belirtiliyor. Diğer raporlarda, dış grupların (PAC’ler, siyasi savunuculuk yapan, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar) Mamdani’yi desteklediği vurgulanıyor. Ayrıca Soros/OSF hibelerinin Mamdani gibi ilerici adaylar için eğitim, örgütlenme ve bağışçı ağları gibi altyapıların kurulmasına yardımcı olduğu belirtiliyor.
Rapor ayrıca Mamdani’nin, söylemlerine (örneğin, “Açıkçası, toplumumuzda milyarderlerin olmaması gerektiğini düşünüyorum”) rağmen, milyarderlerin desteklediği hayırsever ağlar tarafından (dolaylı olarak) sağlanan büyük ölçekli kaynaklardan yararlandığını da ortaya koyuyor. Alex Soros (George Soros’un oğlu) Zohran Mamdani’yi seçim başarısından dolayı alenen tebrik etti. Alex Soros, X’te (eski adıyla Twitter) şöyle tweet attı: “New Yorklu olmaktan gurur duyuyorum! Amerikan rüyası devam ediyor! Tebrikler, Belediye Başkanı @ZohranKMamdani.”
George Soros’un (hayırseverlik ağı aracılığıyla) Zohran Mamdani’nin seçim kampanyasına dolaylı destek sağladığına dair güvenilir raporlar bulunmaktadır. Mali kayıtlar, Soros’un (Açık Toplum Vakıfları aracılığıyla) Mamdani’nin adaylığını destekleyen sol görüşlü kuruluşlara (örneğin, kampanyasını destekleyen Çalışan Aileler Partisine) yaklaşık 37 milyon dolar “aktardığını” göstermektedir. Bir makalede, Open Society’nin eski başkanı Patrick Gaspard’ın, Mamdani’nin kampanyasının arkasındaki önemli danışmanlardan biri olduğu belirtiliyor ve örgütsel ağlar üzerinden bir bağlantı olduğu öne sürülüyor.
Bazı analistler, Soros destekli ve Mamdani’nin adaylığını destekleyen vakıflar ile savunma grupları aracılığıyla sağlanan fon akışının, “hayırseverlik ile siyaset arasındaki çizgiyi bulanıklaştırdığını” belirtiyor. Aslında, Soros’un katılımı destekleyici ancak dolaylı görünmektedir. Soros Mamdani’nin kampanyasına doğrudan katkı sağlamak yerine, Mamdani’yi destekleyen veya onun için harekete geçen müttefik kuruluşları finanse etmiştir. Stratejik bir bakış açısıyla, bu tür bir ekosistem finansmanı (vakıflar → savunma grupları → seçim kampanyaları), doğrudan “kampanya bağışı” etiketinden kaçınsa da oldukça etkili olabilir.
ABD’li yorumcular ve resmi belgeler, CAIR ile Müslüman Kardeşler ile bağlantılı ağlar arasında tarihsel veya ideolojik bağlar olduğunu iddia ediyor. 2007-2008 yıllarında görülen Kutsal Topraklar Vakfı davasında (önemli bir terör finansmanı davası), ABD hükümeti “Amerika’daki Müslüman Kardeşler’in çalışmaları”nı anlatan Müslüman Kardeşler’in 1991 tarihli iç muhtırasını sundu. Söz konusu muhtırada CAIR’in kurucuları, Hamas’la (ki Hamas da İhvan’ın Filistin kolu olarak kurulmuştur) ilişkileri olan ilk Müslüman örgütler koalisyonunun (Filistin Komitesi) üyeleri arasında listelenmiştir. Buna dayanarak, CAIR’in bu davada “suç ortağı olmadığı” iddia edildi. Amerikan İslam İlişkileri Konseyi’nin (The Council on American Islamic Relations-CAIR), Mamdani’nin kampanyasını destekleyen bir PAC’e katkıda bulunan Birlik ve Adalet Fonu (Unity and Justice Fund) adında bir süper PAC’e sahip olduğu bildirildi.
Kampanya finansmanı kayıtlarına göre Birlik ve Adalet Fonu, Mamdani’yi destekleyen “Düşük Maliyetler İçin New Yorklular (New Yorkers for Lower Costs)” adlı PAC’e yaklaşık 100.000 dolar bağışta bulundu (30 Mayıs’ta 25.000 dolar, 16 Haziran’da 75.000 dolar).
CAIR’in, PAC’lerin veya CAIR ile bağlantılı grupların Mamdani’nin “ekibi” (kampanya personeli veya doğrudan stratejik desteği) ile daha derin bir koordinasyon içinde olduğu veya bu grupların kampanyanın “en büyük destekçileri” olduğu yönünde birçok iddia bulunmaktadır. Örneğin, New York Post’un “Büyük Mamdani bağışçılarıyla ‘derin’ terörist bağlantıları olan Müslüman grup…” başlıklı makalesinde Birlik ve Adalet Fonu’na ve onun CAIR-Sacramento ile bağlantısına değinilmektedir. Bazı eleştirmenler, Mamdani’nin destek tabanını “Müslüman Kardeşler tipi” ağlarla veya İslamcı örgütlerle bağlantılı olarak nitelendiriyor. Mamdani’nin kampanya/destek ekosistemi ile CAIR bağlantılı gruplar arasında (PAC bağışları, ortak personel/adres, kamuya açık tebrik açıklamaları ve seçmen seferberliği çabaları yoluyla) güvenilir ağ bağları bulunmaktadır.
Zohran Mamdani’nin siyasi platformu, ilerici demokratik-sosyalist ekonomiyi Müslüman ve sömürge sonrası amaçlar için güçlü bir dayanışma ile birleştiriyor. Bazı analistler bu karışımı “İslamcı Sosyalizm” olarak tanımlıyor. Mamdani, ekonomik adalet, eşitlik ve insan onuru kavramlarına sık sık atıfta bulunur ve bu kavramları İslam ahlakıyla uyumlu bir dil kullanarak ifade eder. Örneğin, zekat benzeri yükümlülüklerden bahseder: yoksullara yardım etmek ve eşitsizliği azaltmak için servetin yeniden dağıtılması, kamu konutları, sağlık hizmetleri ve toplu taşıma erişiminin politik tercihler yerine ahlaki yükümlülükler olarak çerçevelenmesi, faiz odaklı sömürü ve spekülatif finansmana karşı çıkılması (İslam’ın faiz yasağını yansıtır). Bu inanç temelli ahlaki söz dağarcığını, sınıf ve kapitalizmin sosyalist analiziyle birleştiriyor ve gerçek adaletin hem manevi hem de maddi eşitlik gerektirdiğini savunuyor.
Mamadani’nin resmi önerileri standart demokratik-sosyalist fikirleri yansıtmakla birlikte, bunların çerçevesinde açıkça “İslamcı sosyalist” ahlaki imaları vardır. Mamadani, kamu yararına vakıf (toplum güven mülkiyeti) kavramına uygun olarak, kamu konutlarının büyük ölçüde genişletilmesini, kira kontrolünü, lüks mülklere vergi uygulanmasını ve uygun fiyatlı konutların finanse edilmesini öneriyor.
Aynı şekilde, yüksek gelirli kişilere uygulanan vergilerle finanse edilecek, toplumsal bir görev olarak kamu hizmetlerinin kolektif sunumuna uygun, New York’ta ücretsiz metro ve otobüs sistemi vaat etti. Ayrıca toplumsal refahla (maslahat – kamu yararı) paralellik gösteren, şehir genelinde evrensel sağlık hizmeti girişiminin sözünü verdi. Dahası, zekât ilkesine benzer şekilde, yeniden dağıtımla paralellik gösteren “zenginlere vergi”, servet vergileri ve kademeli emlak vergileri uygulayacağına söz verdi. Benzer şekilde, sendikalaşma, işçi kooperatifleri ve Kuran’ın adil ücret konusundaki vurgusuyla uyumlu asgari ücret için destek sözü verdi. Ayrıca, İslam finans etiği (faiz karşıtlığı, garar (mevcut olmayan şeyin satışı) karşıtlığı) ile paralel olarak kamu bankacılığı, spekülatif toprak sahiplerine ve hedge fonlarına karşı çıkma sözü verdi.
Mamdani, Filistin kurtuluşunun yerel bir destekçisidir. Aynı zamanda sık sık hem solcu hem de İslamcı söylemde yaygın olan anti-emperyalist ve anti-sömürgeci ifadeleri kullanır.
Aynı zamanda ABD militarizmini ve yaptırımlarını da eleştiren Mamdani, bunları neo- emperyalist eşitsizlik mekanizmaları olarak görmektedir. Aynı şekilde, ABD şehir ve eyaletlerinin hem sosyalist hem de İslami etik geleneklerle bağdaştırdığı “küresel ahlaki adalet” ile uyumlu politikalar benimsemesi gerektiğini savunmaktadır. Ayrıca Mamdani, mahalle meclisleri ve katılımcı bütçeleme yoluyla tabandan güçlenmeyi teşvik etmektedir. Bu fikir hem sol görüşlü yerelcilik (toplumun kendi kendini yönetmesi) hem de İslami şûra (danışma ve kolektif karar alma) kavramlarıyla uyumludur.
Özetle, Zohran Mamdani’nin “İslamcı sosyalist” bakış açısı, İslami ahlaki adalet ile demokratik sosyalizmin (yeniden dağıtımcı, anti-emperyalist ve toplum denetimi yanlısı) bir birleşimi olarak özetlenebilir. Bu bakış açısı, ekonomik eşitlik ve şefkatin hem dinî hem de sivil görevler olduğunu savunur.
Zohran Mamdani’nin “İslamcı sosyalist” dünya görüşü, ABD’nin siyasi, ekonomik ve anayasal düzeninin birkaç temel varsayımını doğrudan sorgulayan ideolojik bir kavşakta durmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, şu Aydınlanma ilkeleri üzerine kurulmuştur: bireysel özgürlük, din ve devletin ayrılığı ve ahlaki hukukun dinî doktrinden değil, akıl ve doğal haklardan kaynaklandığı fikri.
Mamdani laik hukuk çerçevesinde faaliyet gösterse de, sosyalizmi genellikle ahlaki meşruiyetini İslami etik kavramlardan (örneğin zekât benzeri yeniden dağıtım, faize karşı çıkma) alır. Onun “ahlaki yükümlülük” ve “kolektif görev” söylemi, ekonomiyi yarı-dinî ahlaki terimlerle çerçeveler. Mamdani, ekonomik adaleti teolojik bir üslupla ahlaki bir mesele haline getirir. Bu da bunu politika tartışmalarında sinsice ilerleyen dinî bir etki olarak gören katı laikleri rahatsız eder. Amerikan kapitalizmi, mülkiyet hakları, rekabet, özel girişim ve gönüllü hayırseverlik üzerine kuruludur; bunlar, ekonomik özgürlük için anayasal hükümlerde yer alan fikirlerdir.
Mamdani’nin “İslamcı sosyalist” modeli, vergilendirme ve kamu mülkiyeti yoluyla serveti yeniden dağıtmayı amaçlar. Eşitsizliği yalnızca ekonomik açıdan verimsiz değil, aynı zamanda ahlaki açıdan da tahammül edilemez olarak tanımlar ve faiz odaklı finans ve spekülatif kâr modellerine (İslam’ın faiz yasağından etkilenen bir tutumla) karşı çıkar. Faiz odaklı finansı reddetmesi, kredi ve borç piyasalarına dayanan ABD kapitalizminin parasal özüne meydan okumaktadır.
Ahlaki yeniden dağıtım konusunda yaptığı vurgu, mülkiyetin bireyin doğal hakkı olduğu şeklindeki özgürlükçü ilkeyle çelişmektedir. Politika dili, piyasa ekonomisini değil, ahlaki ekonomiyi yansıtır. Amerikan siyasi kültürü, bireysel özerkliği, yani kolektif bir dayatma olmaksızın özgürce yaşama, inanma ve örgütlenme hakkını önemser. Mamdani’nin yaklaşımı ise kolektif sorumluluğu teşvik eder: toplum, en zayıf üyelerine maddi ve manevi yükümlülükler altındadır ve ümmet (topluluk) ve toplumsal dayanışmaya dair İslami ve sosyalist fikirlerden yararlanır. Amerikalılar genellikle ahlakı bir yurttaşlık görevi değil, kişisel bir tercih meselesi olarak görürler.
Mamdani’nin toplulukçu ahlak anlayışı, bireylerin topluma karşı pozitif yükümlülükleri olduğunu ima eder ki bu da klasik liberallere zorlayıcı gelebilir. Devletin ekonomik ahlak uygulaması gerektiği fikri, hükümetin rolünü erdemi emretmek değil, özgürlüğü korumak olarak gören ABD anayasal minimalizmine yabancıdır. ABD kendisini, Aydınlanma evrenselciliğine dayanan liberal demokrasi ve kapitalizmin küresel garantörü olarak görür. Mamdani’nin duruşu, genellikle ABD dış politikasını eleştiren anti-emperyalist, Küresel Güney ve Filistin dayanışma hareketleriyle örtüşür. Amerikan gücünü yapısal olarak adaletsiz, sömürge sistemlerinin mirasçısı olarak görür. Aynı zamanda Müslüman ve sömürge sonrası halklarla dayanışmayı ahlaki bir yükümlülük olarak tanımlar. Onun söylemi, ABD’nin küresel liderliğinin ahlaki meşruiyetine meydan okumaktadır. Amerikan liberal kapitalizminin siyasi ilerlemenin son noktası olduğu fikrini dolaylı olarak reddeder. ABD siyasetinde bu, onu ideolojik olarak anayasal ana akımdan ziyade, sömürgecilik karşıtı veya anti-hegemonik hareketlere daha yakın bir konuma getiriyor.
Zohran Mamdani’nin İslamcı sosyalizmi, ABD sistemiyle dinî otoriterliği nedeniyle değil, ekonomide ahlaki tarafsızlığı reddetmesi, mülkiyeti mutlak bir hak olarak sorgulaması, ahlaki görevi bireysel özgürlüğün önüne koyması ve Amerika’nın laik ve evrensel bir özgürlük modeli olarak gördüğü öz imajına meydan okuması nedeniyle çelişmektedir. Özünde, Amerikan liberal düzeninin ahlaki-kolektivist bir eleştirisidir; özerklik olarak özgürlük fikrini, adalet olarak özgürlükle değiştirmeyi amaçlamaktadır.
Sal Saygın Şimşek beyefendinin bu harika yazısına ek yapmak isterim. Zohran Mamdani’nin islamcı sosyalizm çıkışı esasen güzel, zaten islam temelde paylaşmayı emreden bir din, lâkin bu ilkelerin bireysel özgürlükleri temelde ele alan bir ülke olan ABD’de güçlü bir şekilde zikredilmesi beni şaşırtmakta, şaşırdığım nokta Amerikalıların da bu konuda Zohrani’ye oldukça kulak ve destek vermeleridir. ABD “Arap Baharı” ile islamcı paylaşıma değer veren ülkeleri yıktı geçti, şimdi bu ilkeler geldi onun ülkesinde cirit atmakta, ilahî bir adalet mi çalışıyor nedir anlayamadım… Esasen nicedir ABD’bütçesinde ciddi bir yer tutan “İsrail’in korunması ve kollanması” için harcanan yüz milyarlarca dolarlardan artık yaka silken halk, “vergilerimizle dışarıya değil artık bizlere hizmet verin” noktasındayken, Zohrani’nin bu çıkışı ona olan ünsiyeti hızlandırdı inancındayım. Zohrani bu çıkışıyla ABD’de olasılıkla içten içe yakılmış isyan ateşlerini sakinleştirecek ülkenin daha istikrarlı bir yaşama dönmesine yardımcı da olacaktır sanırım. Trump’ın ülkeyi “ırkçı beyazlar ve diğerleri” olarak keskin bölme çabasının da dizginlenmesi gerekli görünmekte, çünkü şu an Dünyanın en borçlu ülkesi olan ABD ülke içi kargaşayı asla kaldıramayacaktır, akıllı amerikalıların bu da dikkate almaları şarttır.