Dördüncü Bölüm: Devrimin Dış Ülkelere Sızması
Komünizmin Hayaleti Dünyamıza Nasıl Hükmediyor?
Komünizmin hayaleti, Doğu Avrupa’da Komünist Parti’nin dağılmasıyla yok olmadı.
Epoch Times, “Komünist Parti Üzerine Dokuz Yorum”un yazarları tarafından kaleme alınmış “Komünizmin Hayaleti Dünyamıza Nasıl Hükmediyor?” adlı Çince kitabın çeviri serisini okurlarına sunuyor.
İçindekiler
1. Devrimin Asya’ya Sızması
a. Kore Savaşı
b. Vietnam Savaşı
c. Kızıl Kmerler (Khmer Rouge)
d. ÇKP’nin Güneydoğu Asya’ya Sızması, Yükselişi ve Düşüşü
2. Devrimin Latin Amerika ve Afrika’ya Sızması
a. Latin Amerika
b. Afrika
3. Doğu Avrupa’da Sosyalizm
a. Doğu Avrupa’daki Halk Hareketlerine Sovyet Baskısı
b. Arnavutluk ve Çin
4. Soğuk Savaş Sonrası Komünizm
Referanslar
Giriş
Dünyaya yayılan komünist kült, şiddet ve aldatmaca ile besleniyor. Sovyetler Birliği veya Çin gibi komünist süper güçler, siyasi sistemlerini zayıf ülkelere dayatmak için askeri güç kullanmış olsalar da, etkin kullanılan propagandanın komünist rejimlerin hiddet dolu zaferlerine yardımcı olduğu, hatta onları büyük ölçüde mümkün kıldığı unutulmamalıdır. Son yıllarda, Çin Komünist Partisi, Büyük Dış Propaganda Programı’na milyarlarca dolar akıtarak bu stratejisini sürdürmektedir. [1]
Bu bölüm, Doğu’daki komünist rejimlerin, özellikle Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) ideolojilerini ve etkilerini, özellikle Soğuk Savaş sırasında, Asya, Afrika, Güney Amerika ve Doğu Avrupa’ya nasıl yaydığına dair bilgi sunmaktadır.
1. Devrimin Asya’ya Sızması
Çin komünist hareketi, başarısını Sovyetler Birliği’ne borçludur. 1919’da Bolşevik rejim, dünya çapında devrimi ilerletme aracı olarak Üçüncü Enternasyonal’i (Komintern) kurdu. Nisan 1920’de, Comintern temsilcisi Grigori Voitinsky Çin’e gitti ve kısa bir süre sonra ÇKP’nin kurulması için hazırlıklar yapmak üzere Şangay’da bir ofis açıldı. Birkaç yıl boyunca, ÇKP tamamen Sovyet fonuna bağımlıydı ve Sovyet komünist rejiminin bir organı olarak hizmet etti. [2] ÇKP, ardından otuz yıl boyunca Çin’de Sovyet çıkarlarını ilerletmeye devam etti.
ÇKP’nin anakara Çin’deki zaferi dolaylı olarak ABD’deki solcu etkisiyle ilişkiliydi. Çinli komünistlere sempati duyan ABD Dışişleri Bakanlığı’ndaki yetkililer ve diğer kurumlar, Washington’un İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Çin’deki siyasi duruma ilişkin anlayışını şekillendirdi. Etkileri, ABD’nin Çan Kay Şek’in Milliyetçi hükümetine yaptığı yardımı kesmesine neden oldu ve bu arada Sovyetler Birliği, ÇKP’ye desteğini arttırdı.
ABD Başkanı Harry Trumanda savaştan sonra Amerika’nın Asya’daki varlığını küçültme kararı aldı. 1948’de ABD birlikleri Güney Kore’den çekilmeye başladı ve 5 Ocak 1950’de Truman, ABD’nin Tayvan Boğazı’ndaki meselelere karışmayacağını açıkladı. Bu, savaş durumunda bile, o noktada Tayvan adasına çekilmiş ve komünistlerin elindeki anakaranın işgaliyle karşı karşıya kalan Milliyetçi Çin’e askeri yardımın kesilmesini içeriyordu. [3] ABD Dışişleri Bakanı Dean Acheson, Truman’ın politikasını yineledi ve Kore Yarımadası’nın ABD’nin “savunma çevresi” dışında olduğunu söyledi. Bu müdahale karşıtı politikalar, komünist bloğun Asya’daki etkisini genişletmesi için bir fırsat sağladı ve ancak Birleşmiş Milletler’in Haziran 1950’de Kuzey Kore tarafından işgalinin ardından Güney Kore’yi savunmak için oy kullanmasıyla sona erdi.
ÇKP, devrim ihracatını dış politikasının temel taşı yaptı. Diğer ülkelerde sol kanat ayaklanmaları için mali destek, eğitim ve silah sağlamanın yanı sıra, ÇHC bazen meşru hükümetlere karşı gerilla savaşçılarına doğrudan yardım etmek için asker gönderdi. 1973’te Kültür Devrimi sırasında, ÇHC’nin dış yardım harcamaları ulusal bütçesinin yaklaşık yüzde 7’sine ulaştı.
ÇKP’nin devrimi ihraç etme konusundaki savurgan projesi, Çin halkının serveti—ve çoğu zaman hayatları—ile ödendi.
ÇHC Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanmış gizli belgelere erişimi olan Çinli bilim adamı Qian Yaping’e göre, “1960 yılında Gine’ye on bin ton pirinç, Arnavutluk’a on beş bin ton buğday gönderildi. 1950’den 1964 yılının sonuna kadar, toplam dış yardım harcaması 10,8 milyar yuan idi ve bu süre zarfında en çok harcama Büyük Çin Kıtlığı’nın ortasında gerçekleşti.” 1958’den 1962’ye kadar, kıtlık sırasında on milyonlarca insan açlıktan öldü. Buna rağmen, o yıllarda dış yardım harcamalarının toplamı 2,36 milyar yuan idi. Bu para yurt içinde harcanmış olsaydı, sayısız Çinli açlıktan kurtarılabilirdi. [5]
a. Kore Savaşı
Komünist partiler, daha fazla bölgeyi fethetmek ve insanları kendi kötü ideolojileri altına toplamak için Joseph Stalin, Mao Zedong, Kim Il Sung ve Ho Chi Minh gibi güce aç liderleri kullanarak dünya hakimiyeti arayışı içine girerler.
25 Haziran 1950’de, kapsamlı bir planlamanın ardından Kuzey Kore, Güney’i işgal etti. Seul sadece üç günde düştü ve bir buçuk aylık savaştan sonra neredeyse tüm Kore Yarımadası Kuzeyin işgali altına girdi. Mao, Kore Savaşı için kendi hazırlıklarını yapmıştı. Mart 1950’de Çin orduları, Kuzey’e yardım etmek üzere Çin-Kore sınırında toplanmıştı. BM güçleri Kuzey Kore topraklarının içlerine doğru ilerlerken ÇKP, Halkın Gönüllü Ordusu’nu harekete geçirerek Kim’in komünist rejimini tam bir yıkımdan kurtardı. Savaş üç yıl sürdü ve her iki tarafta da milyonlarca can aldı. Komünist Çin, yaklaşık bir milyon kayıp verdi. [6]
ÇKP’nin, Kim rejimini kurtarmanın yanı sıra çatışmaya katılmak için başka bir nedeni daha vardı: Çin iç savaşı sırasında 1,7 milyon asker ÇKP’nin saflarına katılmak için Kuomintang (Milliyetçi Çin) güçlerinden kaçmıştı. Kore Savaşı, bu siyasi olarak güvenilmez birlikleri ortadan kaldırmak için uygun bir fırsat sağladı. [7]
ÇHC ve Sovyetler Birliği, Kuzey Kore üzerinde nüfuz sahibi olmak için savaştığından, Kuzey her iki taraftan da yararlandı. Örneğin, Kim 1966’da Çin’i ziyaret ettiğinde Pekin metro sisteminin inşasını gözlemledi ve Pyongyang’da aynı metronun ücretsiz olarak inşa edilmesini talep etti. Mao derhal Pekin’deki inşaatı durdurarak ekipman ve personeli—toplamda on binlerce personelden oluşan Halk Kurtuluş Ordusu Demiryolu Birliği’nin iki bölümünü ve çok sayıda mühendisi—Pyongyang’a göndermeye karar verdi. Kuzey, inşaatta bir kuruş harcamadı veya kendi işçisini kullanmadı, aynı zamanda ÇKP’den savaş zamanlarında metronun güvenliğini garanti etmesini talep etti. Sonunda, Pyongyang’ın metro sistemi, ortalama 90 metre (295 fit) derinlik ve yeraltında maksimum 150 metre (492 fit) derinlik ile dünyanın en derin sistemlerinden biri oldu. İnşaat tamamlandıktan sonra Kim, halkına bunun Koreliler tarafından tasarlandığını ve inşa edildiğini söyledi. Dahası, Kim sık sık Pekin’i es geçerek, para ve malzeme için doğrudan Sovyetler Birliği’ne gitti. Kore Savaşı’nın ardından ÇKP, Kuzey Kore’yi ÇHC yörüngesinde tutmak amacıyla ülkeye temsilcilerini yerleştirdi. Bunun yerine, ÇKP’ye dost olanlar, Kim’in tasfiyesi sırasında ya öldürüldü ya da hapse atıldı ve ÇHC tüm cephelerde kaybetti. [8]
Kuzey Kore, dışarıdan dayatılan komünizmin dehşetini özetlemektedir. Kim rejimi dünyadaki en acımasız ve baskıcı rejimden biridir ve Kuzey Kore halkı ezici bir yoksulluk içinde yaşamaktadır.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ÇKP, Kuzey Kore’ye olan yardımı büyük ölçüde azalttı. 1990’larda Kuzey Kore yıkıcı bir kıtlık yaşadı. Sivil toplum örgütü Kuzey Kore Savunmacılar Derneği, 2007’de Kim hanedanlığının komünist yönetiminin ilk 60 yılında en az 3,5 milyon Kuzey Korelinin açlık ve buna bağlı hastalıklardan öldüğünü bildirdi. [9]
b. Vietnam Savaşı
Vietnam Savaşı’ndan önce ÇKP, Fransız sömürge hükümetine karşı Vietnam Komünist Partisini (VKP) destekledi. 1954’te Fransızlar, Điện Biên Phủ’da büyük bir yenilgiye uğradı, bu durum o yılki Cenevre Konferansı ve Kuzey ile Güney Vietnam arasındaki çatışma ile sonuçlandı. Fransızların Çinhindi’den (Indochina) çekilmesinin ardından, Kuzey Vietnam, Ho Chi Minh Yolunu kullanarak Laos ve Kamboçya üzerinden Güney’i işgal etti. 1964’ten 1973’e kadar Amerika Birleşik Devletleri, komünizmin Güney’e yayılmasını önleme çabasıyla çatışmaya katıldı. O dönem Vietnam Savaşı, II.Dünya Savaşı’ndan sonra tek bir alandaki en büyük askeri çatışma oldu.
Mao, VKP’ye 1950’lerin başlarında danışmanlar gönderdi. Askeri danışma grubunun başı, Çin’in Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) Generali Wei Guoqing idi. ÇKP’nin toprak reformu danışma grubu, on binlerce Vietnamlı toprak sahibini ve “zengin köylüyü” gözaltına aldı, idam etti ve Kuzey’de kıtlık ve isyanların başlamasına neden oldu. ÇKP, VKP’nin bu ayaklanmaları bastırmasına yardım etti ve ÇKP’nin 1942-1944 Yenan Düzeltme Hareketi’ne benzer şekilde Parti ve ordunun ideolojik düzeltme hareketlerini başlattı. Mao, Çin’de on milyonlarca insanın açlıktan ölmesine rağmen Vietnam’a büyük ölçüde yardım etti. Bunu, Vietnam’da nüfuz için Sovyetlerle rekabet etmek ve ayrıca ÇKP içindeki otoritesini artırmak için yaptı.
1962’de ÇKP başkan yardımcısı Liu Shaoqi, Yedi Bin Halk Meclisi’nde Mao’nun felaketle sonuçlanan Büyük Atılım politikasını sona erdirdi ve ekonomik restorasyon için hazırlıklar yaptı. Bu, Mao’yu etkili bir şekilde marjinalleştirmek anlamına geliyordu. Bu yüzden, gücünü elinde tutmak için, Mao ÇHC’yi Vietnam Savaşı’na daha fazla dahil olmaya itti. Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) üzerinde hiçbir etkisi olmayan Liu, ekonomik iyileşme planlarını rafa kaldırmak zorunda kaldı.
1963’te Mao, önce Luo Ruiqing’i, ardından General Lin Biao’yu Vietnam’a gönderdi. Liu Shaoqi, Ho Chi Minh’e, ÇHC’nin Kuzey Vietnam savaşının masraflarını üstleneceğine dair söz verdi ve ona, “Bir savaş olursa Çin’i evinizin cephesi olarak görebilirsiniz” dedi. ÇKP bu sözü yerine getirdi. 1975’e gelindiğinde, ÇKP’nin Vietnam’a yaptığı toplam yardım 20 milyar dolara ulaştı ve yüz binlerce Çin askeri çeşitli savaş ve destek rollerinde hizmet etmek üzere Kuzey Vietnam’a konuşlandırıldı.
İronik bir şekilde, VKP’nin ÇKP’den talep ettiği yardım, ÇHC ile Kuzey Vietnam arasında siyasi bir kırılma noktası oldu. Kuzey Vietnamlıların Amerika Birleşik Devletleri ile savaşmasını sağlamak için ÇKP onlara sürekli olarak silah ve mühimmat sağladı. Bu arada VKP, savaşı daha çabuk bitirmeyi umuyordu ve 1969’dan başlayarak ABD liderliğindeki Paris barış görüşmelerine katıldı. Görüşmeler Çin’i dışladı, bu da VKP’nin, Pekin’in ABD’yi Vietnam’da kısıtlama arzusunu baltaladığı anlamına geliyordu.
1970’lerde, önde gelen ÇKP askeri lideri Lin Piao’nun kaçma ve ölüm girişimlerinin ardından, Mao’nun acilen siyasi otoritesini yeniden sağlamaya ihtiyacı oldu. Dahası, 1969’da Ussuri Nehri boyunca yaşanan bir dizi askeri çatışmanın ardından Çin-Sovyet ilişkileri en düşük seviyeye ulaştı. Mao, Sovyet tehdidine karşı koymak için ABD ile işbirliği yaptı ve ABD Başkanı Richard Nixon’u Çin’e davet etti.
Kendi ülkesinde, Vietnam Savaşı yüzünden muhalefetle karşı karşıya kalan ABD, savaşmaya devam etmeye karşı isteksizdi ve 1973’te birliklerini Vietnam’dan geri çekti. 30 Nisan 1975’te Kuzey Vietnam, Saygon’u işgal etti ve Güney Vietnam’ı ele geçirdi. ÇKP’nin yönetimi altında VKP, ÇKP’nin Karşı Devrimcileri Bastırma Kampanyasına benzer şekilde baskılar başlattı. Güney Vietnam’da iki milyondan fazla insan ülkeden kaçmak için ölüm riskini göze aldı ve Soğuk Savaş sırasında Asya’da en büyük mülteci dalgasına sebep oldu.
c. Kızıl Kmerler (KhmerRouge)
Ülkeyi birleştirip Washington ile barış anlaşması imzaladıktan sonra VKP, Pekin’in etkisinden uzaklaştı ve Sovyetler Birliği ile daha güçlü ilişkiler kurdu. Bundan memnun olmayan Mao, Hanoi’ye baskı yapmak için ÇKP ile anlaşan ancak Vietnam’la anlaşmazlık içinde olan Kamboçya Kızıl Kmer rejimini kullandı.
ÇKP’nin, Kamboç Komünist Partisi’ne (genel olarak Kızıl Kmerler olarak bilinir) desteği, 1955’te Kmer liderlerinin Çin’de eğitim görmesiyle başladı. Kızıl Kmerlerin en önemli lideri Pol Pot, 1963 yılında Mao’nun onayıyla iktidara geldi. Yalnızca 1970 yılında ÇKP, Kızıl Kmerlere otuz bin kişiyi donatmak için yeterli silah sağladı. Vietnam Savaşı tarafından istikrarsızlaştırılan Kamboçya, 1975’te Kızıl Kmerlerin eline geçti.
PolPot’un kuralları son derece acımasızdı. Para birimini kaldırdı, tüm şehirde yaşayanların kırsal kesimde zorunlu çalışma birliklerine katılmalarını emretti ve ülkeyi “Batı” etkisinden kurtarmak için entelektüelleri katletti. Üç yıldan biraz fazla bir süre içinde, Kamboçya nüfusunun dörtte birinden fazlası ya açlıktan öldü ya da “ölüm tarlalarında” katledildi. Yalnızca kendi vatandaşını tehdit etmekle yetinmeyen Kızıl Kmerler, sınırı geçerek güney Vietnam’a defalarca asker gönderdi ve Vietnam sınır köylerinde çok sayıda katliam gerçekleştirdi. Sovyetler tarafından desteklenen Vietnam, Aralık 1978’de Kamboçya’yı işgal etti. Üç yıl boyunca cehennem azabı çeken Kamboçya halkı, Vietnam ordusunu memnuniyetle karşıladı. Savaştan sadece bir ay sonra Kızıl Kmerler başkent Phnom Penh’ten sürüldü ve gerilla olarak savaşmak için dağlara kaçmak zorunda kaldı. Vietnam’ın Kızıl Kmerlere karşı ceza niteliğindeki savaşı, dönemin Çin lideri Deng Xiaoping’i çileden çıkardı. 1979’un başlarında Deng, Çin Halk Kurtuluş Ordusuna (PLA) Vietnam’a “karşı saldırı” başlatmasını emretti ve bu, birçok tarihçi tarafından söylendiği gibi Vietnam’ın galip geldiği üç haftalık bir savaşla sonuçlandı. ÇKP, 1980’li yıllarda Vietnam’a saldırılar düzenlemeye devam etti.
1997’de Pol Pot’un dengesiz davranışı Kızıl Kmerler içinde şiddetli tartışmalara yol açtı. Pol Pot, Kmer komutanı Ta Mok tarafından tutuklandı ve kamuya açık bir duruşmada ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 1998’de kalp yetmezliğinden öldü. 2014 yılında, ÇKP’nin defalarca engelleme girişimlerine rağmen, Kamboçya Mahkemelerindeki Özel Daireler, Khieu Samphan ve Nuon Chea adında iki Kmer liderini ömür boyu hapse mahkum etti.
d. ÇKP’ninGüneydoğu Asya’ya Sızması, Yükselişi ve Düşüşü
Çinhindi’nin eski Fransız kolonilerindeki eylemlerine ek olarak ÇKP, Güneydoğu Asya’daki komünist isyanlara yardım etmek için büyük çaba sarf etti. Bu komünist hareketler özellikle 1950’lerde ve 1960’larda etkindi ve ardından yerel yönetimler tarafından bastırıldı veya etkisiz hale getirildi.
ÇKP’nin devrimi dış ülkelere ihraç etmesi, Çin diasporası için acı verici sonuçlar doğurdu. Güneydoğu Asya ülkelerinde yaşayan binlerce Çinli, etnik şiddet olaylarında öldürüldü ve birçok toplulukta Çinlilerin iş yapma ve eğitim alma hakları kısıtlandı.
Tipik bir örnek Endonezya’daydı. 1950’ler ve 1960’larda ÇKP, Endonezya Komünist Partisi’ni (Partai Komunis Endonezya veya PKI) desteklemek için önemli mali ve askeri destek sağladı. PKI, 1965 yılına gelindiğinde üç milyon doğrudan üyesiyle o zamanın en büyük siyasi grubuydu. Bağlı kuruluşlar da eklenince, Endonezya hükümetine ve tüm topluma dağılmış toplam bağlı kuruluş ve üye sayısı 22 milyona çıkıyordu. Ayrıca birçok üye ilk Endonezya cumhurbaşkanı Sukarno’ya yakın kişiler idi.
Mao, o sıralarda Sovyetler Birliği’ni “revizyonizmi”, yani katı Marksist doktrinden sapmayı desteklediği için eleştiriyordu ve PKI’yi şiddetli devrime doğru teşvik ediyordu. PKI lideri D.N.Aidit, bir Mao hayranıydı ve askeri bir darbe yapmaya hazırlanıyordu. 30 Eylül 1965’te askeri lider Suharto, bu darbe girişimini bastırdı, Çin ile bağları kopardı ve çok sayıda PKI üyesini tasfiye etti. Bu tasfiyenin nedeni, ÇHC başbakanı Zhou Enlai’nin yaptığı açıklamalarla ilgiliydi. Komünist ülkeler arasındaki uluslararası toplantılardan birinde Zhou, Sovyetler Birliği’ne ve diğer komünist ülkelerin temsilcilerine şu sözü vermişti: “Güneydoğu Asya’da yaşayan çok sayıda Çin kökenli insan var. Çin hükümeti, yurtdışında yaşayan Çinlileri kullanarak komünizmi dışarıya ihraç edebilir ve Güneydoğu Asya’nın bir gecede renk değiştirmesini sağlayabilir.” ÇKP’nin yerel bir devrimi kışkırtma girişimlerine tepki olarak, Endonezya’da büyük ölçekli Çinli karşıtı hareketler başladı. [10]
Burma’daki (Myanmar olarak da bilinir) Çin karşıtı hareket benzer şekildeydi. 1967’de, Kültür Devrimi’nin başlamasından kısa bir süre sonra Burma’daki Çin Konsolosluğu (aynı zamanda ÇKP’nin Xinhua Haber Ajansı’nın yerel şubesi)yurtdışında yaşayan Çinliler arasında Kültür Devrimi’ni yoğun bir şekilde yaymaya çalışıyordu. Hatta öğrencileri Mao rozetlerini takmaya, onun Küçük Kırmızı Kitabını okumaya ve Burma hükümetiyle zıtlaşmaya teşvik ediyordu. General U Ne Win yönetimindeki Burma askeri cuntası, Mao’nun resmini taşıyan rozetlerin takılmasını ve Mao’nun yazılarının okunmasını yasakladı ve Çin okullarının kapatılması emrini verdi. Haziran 1967’de başkent Yangon’da Çin karşıtı ayaklanmalar meydana geldi, düzinelerce insan dövülerek öldürüldü ve yüzlercesi yaralandı.
Temmuz 1967’de, ÇKP’nin resmi sözcüsü “Burma Komünist Partisi liderliğindeki Myanmar halkını silahlı çatışma başlatmaya ve Ne Win hükümetine karşı büyük bir isyan çıkarmaya” davet etti. Kısa süre sonra ÇKP, Burma hükümet güçleri tarafından ormana itilen Burma Komünist Partisi’ne (BKP) yardım etmek için askeri bir danışma ekibi gönderdi. 1 Ocak 1968’de çok sayıda Çinli Kızıl Muhafız ve BKP kuvveti, Çin’in Yunnan eyaletinden Burma’ya saldırarak Burma hükümet güçlerini mağlup etti ve Kokang bölgesinin kontrolünü ele geçirdi. [11]
ÇKP’nin Kültür Devrimi sırasında devrimi dışarıya sızdırma girişimleri, şiddetin teşvik edilmesini ve askeri eğitim, silah ve finansman sağlanmasını içeriyordu. ÇKP, devrimi dışarıya sızdırmayı bıraktığında, çeşitli ülkelerdeki komünist partilerin hepsi dağıldı ve bir daha toparlanamadı.
1961’de Malezya Komünist Partisi (MKP) silahlı çatışmayı bırakmaya ve bunun yerine yasal seçimler yoluyla siyasi güç kazanmaya karar verdi. Deng Xiaoping, MKP lideri Chin Peng ve diğerlerini Pekin’e çağırdı ve şiddetli ayaklanmaları devam ettirmelerini istedi. Çünkü o sırada ÇKP, Vietnam savaşı odaklı devrimci bir yükselişin yakında tüm Güneydoğu Asya’yı kasıp kavuracağına inanıyordu. Bu yüzden MKP, yirmi yıl daha silahlı mücadelesine ve devrimi kışkırtma girişimlerine devam etti. [12] ÇKP, MKP’yi finanse ederek Tayland’daki karaborsadan silah temin etmesini sağladı. Ve 1969’da ÇKP, Malay, Çin, Tamilce, İngilizce ve diğer dillerde yayın yapmak üzere Hunan Eyaleti, Yiyang Şehrinde Malezya Devrim Sesi Radyo İstasyonunu kurdu. [13]
Yukarıda belirtilen ülkelere ek olarak, ÇKP ayrıca Filipinler, Nepal, Hindistan, Sri Lanka, Japonya ve başka yerlere devrimi yaymaya çalıştı. Bazı durumlarda askeri eğitim verdi, bazı durumlarda ise propaganda yaptı. Bu komünist örgütlerden bazıları daha sonra uluslararası alanda tanınan terörist gruplar haline geldi. Örneğin, 1971’de kurulan Japon Kızıl Ordusu’nun kökleri 1960’ların radikal hareketine dayanıyordu, monarşizm karşıtı ve şiddet yanlısı devrimci propagandasıyla ün salmıştı. Grup, çok sayıda uçak kaçırma ve Lod Havaalanı katliamı da dahil olmak üzere bir dizi terör saldırısından sorumluydu.
1970’lerin sonlarında, Kültür Devrimi’nden sonra ÇKP, Güneydoğu Asya komünist hareketlerine olan desteğini azalttı. Singapur Başbakanı Lee Kuan Yew ve Deng Xiaoping arasında yapılan bir toplantı sırasında Lee, Deng’den MKP ve Endonezya Komünist Partisi’nin radyo yayınlarını durdurmasını istedi. O zamanlar, ÇHC düşmanlarla çevriliydi, tecrit edilmişti ve Deng iktidara yeni gelmişti ve uluslararası desteğe ihtiyaç duyuyordu, bu yüzden Lee’nin isteğini kabul etti. Deng, MKP lideri Chin Peng ile bir araya geldi ve komünist devrimi kışkırtan yayınları durdurması için bir süre verdi. [14]
2. Devrimin Latin Amerika ve Afrika’ya Sızması
Hem Sovyetler Birliği hem de ÇHC, Orta Doğu, Güney Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki komünist hareketleri desteklemek için kapsamlı kampanyalar düzenledi. Ancak, 1960’ların sonlarında, kendisini ABD’nin ve NATO’nun çevreleme stratejisinin baskısı altında bulan Sovyetler Birliği, yeni bir ideolojik yumuşama çizgisi benimsedi. Bu politika, Batılı kapitalist ülkelerle barış içinde bir arada yaşama çağrısında bulunan Sovyetler Birliği’nin Üçüncü Dünya devrimci hareketlerine desteğini azaltmasına yol açtı. Küresel devrimi teşvik eden ÇKP, Sovyetleri “revizyonizm” ile suçladı. 1960’ların başlarında, Uluslararası İrtibat Dairesi Bakanı ve ÇHC’nin eski Sovyetler Birliği büyükelçisi Wang Jiaxiang benzer bir politika önermişti, ancak Mao tarafından emperyalistlere, revizyonistlere ve gericilere fazla dostça davranmakla ve dünya devrimci hareketini yeterince desteklememekle eleştirilmişti.
Kültür Devrimi sırasında ÇKP sık sık şu sloganı kullandı: “Proletarya ancak tüm insanlığı özgürleştirerek kendini özgürleştirebilir.” 1965’te, dönemin ulusal savunma bakanı Lin Piao, “Yaşasın Halk Savaşının Zaferi!” başlıklı makalesinde dünya devriminde bir zirvenin yakın olduğunu iddia etti. Mao’nun “şehirleri kırsal alanlardan kuşatma” (ÇKP’nin Çin’de iktidarı ele geçirme) teorisinin ardından Lin, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’yı şehirlere ve Asya, Afrika ve Latin Amerika’yı kırsal alanlara benzetti. Devrimi Asya, Afrika ve Latin Amerika’ya sızdırmak, Batı’yı fethetmek için zemin hazırlayacağı için ÇKP için önemli bir siyasi ve ideolojik görev olarak görülüyordu. Bu nedenle, Asya’ya devrimi sızdırmasının yanı sıra, Mao’nun önderliğindeki ÇKP, Afrika ve Latin Amerika’da nüfuz sahibi olmak için Sovyetler Birliği ile rekabete girdi.
a. Latin Amerika
Delaware Eyalet Üniversitesi’nden Profesör Yinghong Cheng, “Devrimi Dünyaya Sızdırmak: Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki Kültür Devriminin Etkisinin Keşifsel Bir Analizi” başlıklı makalesinde şunları yazdı:
Latin Amerika’da, 1960’ların ortalarında Maoist komünistler Brezilya, Peru, Bolivya, Kolombiya, Şili, Venezuela ve Ekvador’da örgütler kurdular. Ana üyeleri gençler ve öğrencilerdi. Çin’in desteğiyle, 1967’de Latin Amerika’daki Maoistler iki gerilla grubu kurdular. Biri, Kolombiya Halk Kurtuluş Ordusu idi, bu aynı zamanda Kızıl Kadın Kıtasını taklit eden ve adı María Cano Birimi olan bir kadın birimi içeriyordu; diğeri ise Bolivya’nın Ñancahuazú Gerillası veya Bolivya Ulusal Kurtuluş Ordusu idi. Venezuela’da bazı komünistler de aynı dönemde silahlı şiddet eylemleri başlattı.
Ayrıca, Peru Komünist Partisi lideri Abimael Guzmán 1960’ların sonunda Pekin’de eğitim gördü. Patlayıcıları ve ateşli silahları öğrenmenin yanı sıra, daha da önemlisi, Mao Zedong Düşüncesini kavradı, yani özellikle “ruhun maddeye dönüşmesi” fikirleri ve doğru yol ile, bir kişi “personel olmadan personele sahip olması; silahlar olmadan silahlara sahip olması” gibi düşünceleri kavradı. [15]
Abimael Guzmán, ABD, Japonya, Kanada, Avrupa Birliği ve Peru hükümetleri tarafından terör örgütü olarak tanımlanan Peru Komünist Partisi’nin (Parlayan Yol olarak da bilinen partinin) lideriydi.
Küba, Latin Amerika’da ÇKP ile diplomatik bağlar kuran ilk ülkeydi. Küba’yı kazanmak ve aynı zamanda uluslararası komünist hareketin liderliği için Sovyetler Birliği ile rekabet etmek için ÇKP, Kasım 1960’ta Çin’i ziyaret eden Che Guevara’ya 60 milyon dolar kredi sağladı. Tam bu sırada, Çinliler, Büyük İleri Atılım kampanyasından dolayı açlıktan ölüyorlardı. Zhou Enlai ayrıca Guevara’ya, kredi geri ödemesinin müzakereler yoluyla ötenebileceği sözünü verdi. Daha sonra, Fidel Castro, Çin-Sovyet ilişkilerinin bozulmasının ardından Sovyetler Birliği’ne yaslanmaya başladığı zaman, ÇKP, Castro rejimine karşı bir darbeyi kışkırtmak amacıyla Havana’daki büyükelçilik aracılığıyla Kübalı yetkililere ve sivillere çok sayıda propaganda broşürü gönderdi. [16]
1972’de Meksika ve ÇKP diplomatik ilişkiler kurduğunda, Çin’in ilk Meksika büyükelçisi bir ÇKP istihbarat ajanı olan Xiong Xianghui idi. Xiong’a istihbarat toplama (ABD de dahil) ve Meksika hükümetine müdahale etme görevleri verildi. Xiong gelmeden hemen önce Meksika, Çin’de eğitim görmüş bir grup gerillanın tutuklandığını duyurdu. Çin ile diplomatik bir ilişki kurulduğu için Meksika Devlet Başkanı Luis Echeverrí, Meksika’nın içinden ve ABD’den gelen şiddetli muhalefete dayanmak zorunda kaldığı için özellikle öfkelenmişti. Xiong, Zhou Enlai’ye, Echeverría’yı Çin’e davet etmesini ve böylece arayı düzeltmesini önerdi. Echeverría daveti kabul etti ve ayrıca ÇKP’nin Meksika’ya ticarette ayrıcalıklı muamelede bulunmasını talep etti. ÇKP bu isteği kabul etti. [17]
b. Afrika
Cheng ayrıca ÇKP’nin Afrika ülkelerinin bağımsızlığını ve bağımsızlıktan sonra izledikleri yolu nasıl etkilediğini de anlattı:
Batı medyasında çıkan haberlere göre, 1960’ların ortalarından önce Cezayir, Angola, Mozambik, Gine, Kamerun ve Kongo’dan bazı Afrikalı devrimci gençler Harbin, Nanjing ve diğer Çin şehirlerinde eğitim aldı. Zimbabwe Afrika Ulusal Birliği’nin (ZANU) bir üyesi, Şangay’daki bir yıllık eğitimini anlattı. Askeri eğitime ek olarak, kırsal kesimdeki insanların nasıl harekete geçirileceği ve halk savaşı amacıyla gerilla mücadelesinin nasıl başlatılacağına ilişkin siyasi eğitim ağırlıklıydı. [18]
1960’larda ÇKP’nin kıtadaki dış devrim projelerinden en çok yardımı alan ülkeler Tanzanya ve Zambiya idi.
Örneğin ÇKP, Tanzanya’da bir tekstil fabrikası inşa etmesi için, Şangay Tekstil Endüstrisi Bürosundan bir grup uzman gönderdi. Grubun lideri, yardım projesine güçlü bir ideolojik ton kattı. İnşaat alanına vardığında, ÇHC’nin beş yıldızlı kırmızı bayrağını astı, Mao ve Mao’nun sözlerinin yazılı olduğu bir heykelini dikti, Kültür Devrimi dönemi müziklerini çaldı ve Mao’dan alıntılar okudu. Şantiye, denizaşırı Kültür Devrimi’nin bir modeli haline geldi. Ayrıca Mao Zedong Düşüncesini desteklemek ve yerel işçiler arasında asi görüşleri aktif olarak yaymak için bir propaganda ekibi kurdu. Tanzanya yetkilileri, ÇKP’nin ülkede bir devrimi teşvik etme girişimlerine öfkeyle tepki verdi.
Sonra Mao, Doğu Afrika’yı Orta ve Güney Afrika’ya bağlayacak bir Tanzanya-Zambiya demiryolu inşa etmeye karar verdi. 1970’den 1976’ya kadar Çin, elli bin işçi gönderdi ve demiryolunun 320 köprüsünü ve 22 tünelini inşa etmek için yaklaşık on milyar yuan harcadı. Demiryolunun bugünkü eşdeğer maliyeti yüz milyarlarca yuan veya on milyarlarca ABD dolarıydı. Bununla birlikte, hem Tanzanya hem de Zambiya’daki kötü yönetim ve yolsuzluk nedeniyle, demiryolu hiçbir zaman kara geçememiştir ve faaliyetlerini sürdürmek için hala Çin’in yardımına bağımlıdır.
3. Doğu Avrupa’da Sosyalizm
Nazilerin II.Dünya Savaşı’nda yenilmesinin ardından Sovyetler Birliği, Yalta Konferansı’nda ortaya konan güç paylaşımı doğrultusunda, doğu Almanya’yı işgal etti. Moskova, kontrolü altındaki tüm Doğu Avrupa ülkelerinde komünist rejimler kurarak Varşova Paktı askeri ittifakını oluşturdu.
Soğuk Savaş ilerledikçe Sovyetler Birliği, uydu devletler üzerindeki hakimiyetini korumakta zorlandı. Çin-Sovyet bölünmesinin ardından, ÇHC Doğu Avrupa rejimlerine, özellikle Balkan ülkesi Arnavutluk’a sızmaya başladı.
a. Doğu Avrupa’daki Halk Hareketlerine Sovyet Baskısı
Şubat 1956’da Sovyet lideri Nikita Kruşçev, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin (SBKP) Yirminci Kongresi’nde yaptığı gizli bir konuşmada Stalin’i kınayarak sınırlı bir siyasi liberalleşme dönemini başlattı. Bu gevşeme hareketi, Doğu Avrupa’da önce Polonya ve ardından Macaristan’da ayaklanmalara yol açtı.
Polonya’da, fiili diktatör Bolesław Bierut’un Mart 1956’da ölümünden sonra, iktidara gelenler reform için baskı uygulamaya ve Stalinist geçmişten kopmaya başladı. Haziran ayında, Poznań’da on binlerce fabrika işçisi greve gitti. Protestocular acımasızca bastırıldıktan sonra, milliyetçi duyguların yükselişini gören Parti liderleri, halkı yatıştırmak için adımlar attı. Sovyetler Birliği’ni eleştiren ve Kruşçev’e karşı koymaya istekli olan Władysław Gomułka’yı lider olarak seçtiler.
Ardından, Ekim 1956’da Macaristan’da, bir grup öğrenciyle başlayan bir devrim girişimi gerçekleşti. Sovyet birliklerinin geri çekilmesi de dahil olmak üzere on altı talepten oluşan bir liste hazırladılar. 23 Ekim’de protestocular, Stalin’in bronz heykelini devirdiler ve halk geride kalan Stalin’in çizmesinin içine Macar bayraklarını yerleştirdi. Yaklaşık iki yüz bin protestocu sokakları doldurdu. Sovyet tankları ve birlikleri kalabalığa ateş açarak çok sayıda silahsız göstericiyi öldürdü.
Sovyetler Birliği başlangıçta yeni kurulan muhalefet partisi ile işbirliği yapmak istedi ve Imre Nagy’yi başbakan ve Bakanlar Kurulu başkanı olarak seçti. Ancak Nagy iktidara geldikten sonra, Varşova Paktı’ndan çekildi ve daha fazla liberalleşme talebinde bulundu. Yanıt olarak, 4 Kasım’da Sovyetler, bağımsızlık hareketini ezmek için altmış bin asker ve tank göndererek birkaç bin kişiyi öldürdü. Nagy yakalandı ve sonunda yüzlerce destekçisiyle birlikte idam edildi. Yüzbinlerce Macar Batı’ya kaçtı. [19]
Macaristan’ın Sovyet işgalini, on yıl sonra1968’de Çekoslovakya’da Prag Baharı izledi. Çekoslovak Komünist Partisi (KSČ), Kruşçev’in 1956’daki konuşmasının ardından kanunları gevşeterek nispeten bağımsız bir sivil toplumun büyümesine izin verdi. O döneme damgasını vuranisim, daha sonra bugünkü Çek Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olan Václav Havel idi.
Ocak 1968’de reformist politikacı Alexander Dubček, KSC’nin ilk sekreteri olarak görevi devraldı. Reformları güçlendirdi ve “insan yüzlü sosyalizm” sloganını yaydı. Kısa bir süre sonra Dubček, Stalin döneminde haksız yere zulüm gören bireylerin geniş çaplı rehabilitasyonuna başladı. Muhalifler serbest bırakıldı, medya üzerindeki kontrol gevşetildi, akademik özgürlük teşvik edildi, yurttaşların yurt dışına seyahat etmelerine izin verildi ve kilise üzerindeki gözetim azaltıldı. En önemlisi, KSČ sınırlı parti içi demokrasiye izin verdi.
Sovyetler Birliği, 1956 Macar ayaklanmasını hatırlayarak, bu tür reformları sosyalist ilkelere ihanet olarak gördü ve diğer ülkelerin de aynı şeyi yapmasından korktu. Mart-Ağustos 1968 arasında, aralarında SBKP Genel Sekreteri Leonid Brejnev’in de bulunduğu Sovyet yetkilileri, Dubček’e demokratik reformları bırakması için baskı yapmak amacıyla beş konferans düzenledi. Dubček, Brezhnev’in taleplerini görmezden geldi. O yılın Ağustos ayında, Sovyetler Birliği ve diğer Varşova Paktı ülkeleri yüz binlerce askerle Çekoslovakya’yı işgal ederek ülkeyi şoke etti. Prag Baharı bastırıldı ve “insan yüzlü sosyalizm” sona erdirildi. [20]
Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa’ya komünist yönetimi dayatmak ve bölge üzerindeki kontrolünü sürdürmek için askeri güç kullanıyordu. Liberalleşmeye yönelik en ufak hamleler bile sosyalist sisteme karşı isyanlara yol açtı. 1980’lerin sonlarında, Sovyet liderleri, Soğuk Savaş’ın sona ermesine, Berlin Duvarı’nın yıkılmasına ve Doğu Avrupa’daki tüm komünist rejimlerin çökmesine yol açan siyasi ve ekonomik reformlara girişti. Sovyetler Birliği hakimiyetini sürdürmek için gerekli olan maliyetli politikaları sürdürmek istemezken, Polonya, Romanya, Bulgaristan, Çekoslovakya ve Doğu Almanya halkı yerel rejimlere karşı genel olarak barışçıl protestolar başlattı.
4 Haziran 1989’da, Çin’deki Tiananmen Meydanı katliamı günü, Polonya ilk tur özgür demokratik seçimlerini düzenledi. 18 Haziran’da yapılan ikinci tur, komünistleri ve koalisyon ortaklarını parlamentodan çıkardı.
Ekim 1989’a gelindiğinde, Doğu Almanya’daki birçok şehirde iktidardaki Sosyalist Birlik Partisi’ne (SED) karşı kitlesel gösteriler düzenlendi. Sovyet lideri Mihail Gorbaçov, o ay Berlin’e yaptığı ziyarette SED Genel Sekreteri Erich Honecker’e reformun ileriye dönük tek yol olduğunu söyledi.
Hemen ardından Doğu Almanya, Sovyet örneğini takiben siyasi serbestleşme sürecinden geçen Macaristan ve Çekoslovakya’ya olan seyahat yasaklarını kaldırdı. Bu, çok sayıda insanın Çekoslovakya üzerinden Batı Almanya’ya sığınmasına izin verdi ve Berlin Duvarı, artık kaçan vatandaşların gücüne dayanamadı. 9 Kasım’da SED, Almanya arasındaki sınırı kontrol etmekten vazgeçti. On binlerce Doğu Alman Batı Berlin’e akın etti ve duvar yıkıldı. Bu sayede, onlarca yıldır ayakta duran komünist Demir Perde’nin simgesi tarihe karıştı. [21]
b. Arnavutluk ve Çin
ÇKP, erken dönemlerde Moskova’yı eleştiren ve Varşova Paktı’ndan ayrılan Arnavutluk üzerinde nüfuz kazanmak için büyük çaba sarf etti. Mao, Arnavutluk’un Sovyetlerden kopuşundan memnun kaldı ve böylece maliyeti ne olursa olsun Arnavutluk’a “yardım” programına başladı.
Xinhua raporuna göre, “1954’ten 1978’e kadar Çin, Arnavutluk İşçi Partisi’ne yetmiş beş kez mali yardımda bulundu; anlaşmadaki meblağ on milyardan fazla Çin yuanıydı. ” O zamanlar Arnavutluk’un nüfusu sadece iki milyon civarındaydı, bu da her bir kişinin beş bin yuan’a eşdeğer para aldığı anlamına geliyordu. Bu arada, Çin’de kişi başına düşen ortalama yıllık gelir sadece iki yüz yuan idi. Bu dönemde Çin, Mao’nun Kültür Devrimi’nin neden olduğu ekonomik çöküşün yanı sıra Büyük İleri Atılım kıtlığının da sancıları içindeydi. Kıtlık sırasında ÇHC, küçük döviz rezervlerini gıda ithal etmek için kullandı. 1962’de Çin’deki Arnavutluk büyükelçisi Reis Malile, tarımsal yardım talep etmek için Çin’e gitti. Parti Başkan Yardımcısı Liu Shaoqi’nin emriyle, Kanada’dan satın alınan ve Çin’e doğru giden buğday dolu bir Çin gemisi rota değiştirerek buğdayı Arnavut limanına boşalttı. [22]
Ek olarak, Çin, Arnavutluk’a bir tekstil fabrikası inşa etmesi için yardımda bulundu. Ancak Arnavutluk’ta pamuk yoktu, bu nedenle Pekin, pamuk satın almak için yabancı rezervlerini kullanmak zorunda kaldı. Bir keresinde Arnavut yetkililer, o zamanki ÇHC’nin Arnavutluk büyükelçisi Geng Biao’dan bir gübre fabrikasındaki büyük ekipmanı değiştirmesini ve ekipmanın İtalya’dan gelmesini talep ettiler. Çin daha sonra İtalya’dan makineler satın aldı ve bunları Arnavutluk için kurdu. Bu arada Arnavutluk, Çin yardımını hafife aldı ve çoğu zaman boşa harcadı. Çin’den gönderilen muazzam miktarlarda çelik, makine teçhizatı ve hassas aletler doğa olaylarına maruz bırakıldı. Arnavut yetkililer ilgisiz ve rahattı; malzeme veya ekipman bozulursa veya kaybolursa Çin’in onlara daha fazlasını göndereceğini biliyorlardı.
1974’te Arnavutluk, Çin’den beş milyar yuan kredi istedi. Kültür Devrimi nedeniyle neredeyse tamamen ekonomik bir çöküşün içerisinde olmasına rağmen, ÇHC Arnavutluk’a bir milyar yuan krediyi onayladı. Buna rağmen, Arnavut liderler çok memnun değildi ve “Yabancı bir ülkenin ekonomik baskısı karşısında asla başımızı eğmeyeceğiz” gibi sloganlarla Çin karşıtı bir hareket başlattı. Ayrıca, ÇHC’nin petrol ve asfalt taleplerini de karşılamayı reddetti.
4. Soğuk Savaş Sonrası Komünizm
1989 devrimlerinden sonra, Sovyetler Birliği’nin kendisi ciddi siyasi değişikliklere uğradı. Ağustos 1991’de, Gorbaçov’un reformlarını komünizme ihanet olarak gören SBKP, KGB ve ordudaki radikaller bir darbe düzenleyerek Sovyet liderini ev hapsine aldı ve Moskova’yı işgal etmek için tanklar gönderdi. Ancak komplo, alt tabaka Parti üyelerinden veya genel halktan destek görmedi, komplocular tutuklandı veya intihar etti. 25 Aralık 1991’de ülke çapında büyüyen bağımsızlık hareketleriyle Gorbaçov, Sovyetler Birliği’nin dağılarak on beş bağımsız cumhuriyete ayrıldığını duyurdu.
Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Sovyet bloğunun çöküşü ve Çin’de ekonomik reformların başlaması, komünizmin özgür dünya ve insanlığa yönelik tehdidinin sona erdiği izlemini veriyordu. Gerçekte, Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasındaki soğukluk, insanların dikkatini ÇKP’nin entrikalarından uzaklaştırdı ve onlarca yıl onun totaliter sistemini güçlendirmesine ve özgür dünyayı baltalamasına izin verdi.
Nazi savaş suçlularının açıkça yargılanması ve faşist ideolojinin kötülüklerine karşı kapsamlı eğitim de dahil olmak üzere II. Dünya Savaşı sonrası başlayan Nazilerden arındırma hareketinin aksine, komünist suçların tam bir hesabı henüz sorulmadı. Rusya ve diğer birçok eski Sovyet cumhuriyeti, Sovyet geçmişlerinden hiçbir zaman net bir şekilde kopmadı veya gizli polis servisini ortadan kaldırmadı. Şu an ülkeyi yöneten kişi, Rusya’nın gizli polis şefi olarak görev yapmış eski bir KGB ajanıdır. Komünist ideolojiler ve onların takipçileri hala aktif bir şekilde devam ederken, aynı zamanda etkilerini Batı’ya ve tüm dünyaya yayıyorlar.
Batı’daki anti-komünist eylemciler—yani daha derin bir komünizm anlayışına sahip olan eski nesiller—yavaş yavaş yok oluyorlar ve yeni nesillerin üyeleri bu konuda yeterince eğitilmiyor. Dünyanın dört bir yanındaki komünist ve sol örgütler, geleneksel değerleri ve sosyal yapıları devirmek ve yok etmek için radikal veya ilerici hareketlerini sürdürebiliyorlar.
Rusya Federasyonu’nun ilk başkanı Boris Yeltsin, Sovyet ideolojisini yok etmek için bir takım önlemler aldı. Alınan önlemler arasında eski Sovyet memurlarını kovmak, Lenin’in ve diğer komünist liderlerin heykellerini yıkmak ve SBKP tarafından yıkılan Ortodoks Hıristiyan kiliselerini yeniden inşa etmek yer alıyordu. Ancak bu önlemler, yaklaşık yetmiş yıldır insanlara ve kurumlara aşılanan köklü bir Parti kültüründen ülkeyi temizlemede yetersiz kaldı. Dahası, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra başlayan siyasi kargaşa ve ekonomik çöküş, geçmiş döneme yönelik nostaljiyi körükledi.
Rusya’da komünizme yönelik halk desteğinin yeniden canlanması, Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin (RFKP) kurulmasına yol açtı. Vladimir Putin’in Birleşik Rusya partisinin yükselişine kadar büyük bir siyasi parti olarak kaldı.
Ekim 1993’te yani Moskova halkının bağımsızlık ve demokrasi talebi için sokaklara dökülmesinden sadece iki yıl sonra, on binlerce Moskovalı Lenin ve Stalin’in isimlerini haykırarak ve eski Sovyet bayraklarını sallayarak Kızıl Meydan’a yürüdü. Moskova’nın RBK TV’sinin 2015’te yaptığı gibi son anketlerde, yanıt verenlerin çoğu (RBK anketine göre yaklaşık yüzde 60) Sovyetler Birliği’nin yeniden canlandırılması gerektiğini söyledi. Mayıs 2017’de, SBKP’ye bağlı bir örgüt olarak kurulan Komünist Gençlik Birliği, Moskova’daki Kızıl Meydan’da Lenin’in mezarı önünde gençler için yemin töreni düzenledi. Mitingde, RFKP Başkanı Gennady Zyuganov, son zamanlarda altmış bin yeni üyenin Partiye katıldığını ve Komünist Parti’nin hayatta kalmaya ve büyümeye devam ettiğini iddia etti.
Komünizmin hayaleti, Dünyanın en büyük ülkesine musallat olmaya devam ediyor. Yalnızca Moskova’da Lenin’e ait seksenden fazla anıt bulunuyor ve Kızıl Meydan’daki mezarı turist ve takipçileri çekmeye devam ediyor. KGB’nin suçları dünya tarafından hiçbir zaman tam olarak ifşa edilmedi ve kınanmadı. Geçtiğimiz yüzyılda, hükümetteki açık komünist etki çoğu ülkede ortadan kalktı. Soğuk Savaş’ta komünist hareketin zirve yaptığı dönemde, açıkça komünist rejimler tarafından yönetilen yirmiden fazla ülke vardı. Bugün sadece dört tanesi kaldı: Çin, Vietnam, Küba ve Laos. Kuzey Kore’nin iktidar partisi Marksizm-Leninizm’e atıfta bulunmaktan vazgeçmiş olsa da, hala totaliter bir komünist rejimdir. Dünyada yüzden fazla ülke, tescilli komünist partiye sahiptir.
1980’lere gelindiğinde, Latin Amerika’da komünist parti sayısı elliden fazla idi ve bu partilerin toplam üye sayısı bir milyon idi (bunların kabaca yarısını Küba Komünist Partisi oluşturuyordu). 1980’lerin başında, ABD ve Sovyetler Birliği, Latin Amerika ve Asya’nın önemli noktalarında kıyasıya bir rekabet içindeydi. Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte, Peru Komünist Partisi gibi iktidarını korumak için şiddete başvuran komünist partilerin sayısı gittikçe azaldı.
Yine de, Latin Amerika ülkelerinin çoğu hala sosyalizmin değişik versiyonlarına maruz kaldı. Solcu siyasi partiler, Demokratik Sosyalist Parti ve Halkın Sosyalist Partisi gibi isimler aldı. Orta Amerika’daki bir dizi komünist parti, isimlerinden “komünist parti” kelimesini çıkardı, ancak komünist ve sosyalist ideolojileri desteklemeye devam ederek operasyonlarını daha da aldatıcı hale getirdi.
Latin Amerika ve Karayipler’de otuz üç bağımsız ülkenin çoğunluğunda meşru siyasi parti olarak kabul edilen komünist partiler bulunmakta. Venezuela, Şili, Uruguay ve başka yerlerde, komünist parti ve iktidar partisi genellikle koalisyon hükümetleri kurarken, diğer ülkelerdeki komünist partiler muhalefet rolünü üstleniyor.
Batı’da ve dünyanın diğer bölgelerinde komünizm, Doğu’da olduğu gibi şiddetli devrime başvurmadı. Bunun yerine, toplumun neredeyse her yönüne sızan sol ideoloji savunucularıyla gizli bir yaklaşım benimsedi. On yıllar sonra, Batılı komünizm biçimleri, geleneksel toplumu ve ahlakı yıkmada büyük ölçüde başarılı oldu, ilahi olan kültürü parçaladı. Bu anlamda, komünizmin hayaleti tüm dünya üzerinde kontrolünü devam ettirmekte.
Referanslar
1. Chongyi Feng, “Çin Komünist Partisi Avustralya’daki Etkisini Nasıl Gösteriyor”, ABC News (Avustralya), 5 Haziran 2017, https://www.abc.net.au/news/2017-06-06/how-china-uses-its-soft-power-strategy-in-australia/8590610
2. Jung Chang ve Jon Halliday, “Lukewarm Believer (1920–25; 26–31 yaş),” Mao: The UnknownStory (New York: Anchor Books, 2006).
3. Harry Truman, “Statement on Formosa” (konuşma, White House, 5 Ocak 1950), USC US – China Institute, erişim tarihi 19 Nisan 2020, https://china.usc.edu/harry-s-truman- % E2% 80% 9Cstatement-formosa% E2% 80% 9D-ocak-5-1950
4. “ABD Kore Çatışmasına Giriyor,” Ulusal Arşivler, son güncelleme tarihi 7 Eylül 2016, https://www.archives.gov/education/lessons/korean-conflict
5. QianYaping錢亞平, “60 nianlai Zhongguo de duiwai yuanzhu: zuiduo shizhan guojiacai zhengzhi chu 7%” 60 年來中國的對外援助:最多時佔國家財政支出% 7 [“Çin’in Yabancı’nın Altmış Yılı Yardım: Ulusal Mali Harcamaların Yüzde 7’sine Kadar ”], People’s Daily, 27 Mayıs 2011, http://history.people.com.cn/BIG5/205396/14757192.html . [Çince]
6. ChenXianhui陈宪辉, “Di 38 zhang kang Meiyuan Chao” 第 38 章抗美援朝 [“Bölüm 38: Diren ABD, Kore’ye Yardım Et”], Geming de zhen xiang. ErshishijiZhongguojishi革命的真相. 二十世纪中国纪事[The Truth of the Revolution: 20th Century Chronology of China] (Aralık 2014), https://www.bannedbook.net/forum2/topic6605.html . [Çince]
7. ZhongShanluo鐘山洛, Dangshi mimi 黨史秘密[Parti Tarihinin Sırları] (Tayvan: Ha Ye chubanshe, 2016). [Çince]
8. ChenXianhui陈宪辉, “Di 52 zhang Wen Ge waijiao: duiwai shuchugeming” 第 52 章文革外交与输出革命 [“Bölüm 52: Kültür Devrimi Diplomasisi ve İhracat Devrimi”], Geming de zhenxiang. ErshishijiZhongguojishi革命的真相.二十世纪中国纪事[The Truth of the Revolution: 20th Century Chronology of China] (Aralık 2014), https://www.bannedbook.net/forum2/topic6605.html . [Çince]
9. Li Su 李肃, “Jie mi shi ke: taoli Chaoxian wangming Zhongguo (wanzhengban)” 解密时刻:逃离朝鲜亡命中国 (完整版) [“Sızan An: Kuzey Kore’den Kaçmak, Çin’de Ölmek” (tam sürüm)] , Amerika’nın Sesi, 8 Ekim 2012, https://www.voachinese.com/a/hm-escaping-north-korea-20121007/1522169.html . [Çince]
10. SongZheng宋征, “1965 Yinni ‘9.30’ zheng bianshimo” 1965 印尼『9.30』政政变始末 [“1965’te Endonezya’da 9.30 Darbe”], Perspective’te Çin, 20 Eylül 2017’de değiştirildi, http: // www.chinainperspective.com/ArtShow.aspx?AID=183410 . [Çince]
11. WangNan王南, “Shuogulunjin: Miandian de Zhongguo chongjiduibo”, 说古论今:缅甸的中国冲击波 [“Talking About History: China’s Shock Wave in Myanmar”], Voice of America, 24 Şubat, 2012, https://www.voachinese.com/a/article-2012024-burma-china-factors-iv-140343173/812128.html . [Çince]
12. ChengYinghong程映虹, “Xiang shijie shuchugeming—” Wen Ge “zai Ya Fei La de yingxiang chutan” 向世界输出革命 ── “文革” 在亚非拉的影响初探 [“Devrimi Dünyaya İhraç Etmek: Erken Asya, Afrika ve Latin Amerika’da Kültür Devriminin Etkisinin Keşfi ”], Modern China Studies, cilt. 3 (2006). [Çince]
13. ChenYinan陳益南, “Shezai Zhongguo de Ma Gongdiantai”, 設在中國的馬共電台 [“Çin’de MCP Radyo İstasyonu”], Yanhuang Chunqiu, cilt. 8, 2015. [Çince]
14. Cheng, “Xiang shijie shuchu geming.”
15. Aynı kaynak.
16. Chen, “Di 52 zhang Wen Ge waijiao.”
17. Hanshan寒山, “Jinshizuofei: Xiong Xiangshi he Zhong gongzai La Meishuchugeing de lishi” 今是昨非﹕熊向暉和中共在拉美輸出革命的歷史 [“Xiong Xianghui ve ÇKP’nin devrimi Latince’ye ihraç etme tarihi America ”], Radio Free Asia, 17 Kasım 2005, https://www.rfa.org/cantonese/features/history/china_cccp-20051117.html . [Çince]
18. Cheng, “Xiang shijie shuchugeming.”
19. ChenKuide陈奎德, Jindai xianfa de yanhua近代宪政的演化[Çağdaş Anayasacılığın Evrimi] , The Observer (2007), böl. 60. [Çince]
20. Aynı kaynakta, Böl. 67.
21. Aynı kaynakta, Böl. 77.
22. WangHongqi, “Zhong guodui Aerbaniya de yuanzhu” 中国对阿尔巴尼亚的援助
[“China’s Aidto Albania”], Yanhuang Chunqiu , 16 Nisan 2020’de erişildi, http://www.yhcqw.com/36/3172.html #. [Çince]
Devamı gelecek… Beşinci Bölüm
Tüm bölümler:
Önsöz: Komünizmin Hayaleti Dünyamıza Nasıl Hükmediyor?
Giriş: Komünizmin Hayaleti Dünyamıza Nasıl Hükmediyor?
Birinci Bölüm: Hayaletin İnsanlığı Yok Etme Stratejileri
İkinci Bölüm: Komünizmin Avrupa’daki Başlangıcı
Dördüncü Bölüm: Devrimin Dış Ülkelere Sızması
İngilizcesi için: How the Specter of Communism Is Ruling Our World
Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.