İkinci Bölüm: Komünizmin Avrupa’daki Başlangıcı

Komünizmin Hayaleti Dünyamıza Nasıl Hükmediyor?

Komünizmin hayaleti, Doğu Avrupa’da Komünist Parti’nin dağılmasıyla yok olmadı.

Epoch Times, “Komünist Parti Üzerine Dokuz Yorum”un yazarları tarafından kaleme alınmış “Komünizmin Hayaleti Dünyamıza Nasıl Hükmediyor?” adlı Çince kitabın çeviri serisini okurlarına sunuyor. 

İçindekiler

Giriş

1. Karl Marx’ın Şeytani Çalışmaları

2. Marxizm’in Tarihi Gelişimi

3. Fransız Devrimi

4. Komünizm’in Paris’te Çıkışı

5. ÖnceAvrupa, ArdındanDünya

Referanslar

Giriş

Ortodoks dinlerde önceden bildirilen kehanetlerin birçoğu, Nostradamus tarafından yapılan ve Peru’dan Kore’ye dünyanın dört bir yanındaki kültürlerde aktarılan kehanetlerde olduğu gibi gerçekleşmiştir. Çin tarihinde, Han’dan Ming hanedanlığına kadar şaşırtıcı derecede gerçekleşmiş kehanet yazıtları vardır.

Bu kehanetler bize tarihin tesadüfi bir süreç olmadığını, daha çok başlıca olaylar dizisinin önceden kurgulanmış bir drama olduğunu gösteriyor. Yeni bir tarihsel döngünün başlangıcını da müjdeleyebilecek olan tarihin bu son döneminde, dünyadaki tüm dinler aynı şeyi bekliyor: Yaradan’ın insan alemine dönüşü.

Her dramanın bir doruk noktası vardır. Şeytan, insanlığı yok etmek için düzenlemeler yapmış olsa da, Yaradan’ın dünyadaki insanları uyandırmak, şeytanın esaretinden kaçmalarına yardım etmek ve onlara kurtuluş sunmak için yöntemleri vardır. İyi ve kötü arasındaki nihai savaş bugün gözler önüne seriliyor.

Dünyanın dört bir yanındaki Ortodoks dinler, Yaradan’ın dönüşünün gerçekleşeceği dönemde, ahlaki değerler yok olduğu için dünyanın şeytanlar, nefret ve uğursuz olaylarla çalkalanacağını önceden bildirmişti. Tıpkı bugün olduğu gibi.

Bugünkü yaşadığımız yozlaşma durumunun meydana gelmesi uzun bir zaman aldı. Yüzlerce yıl önce, temel faktörlerin yükselişiyle başladı: ateizm ve insanlığı aldatma. Tüm şekli ile aldatmayı içeren ideoloji Karl Marx tarafından yaratıldı ve teoriyi acımasızca uygulamaya koyan ise Vladimir Lenin idi.

Ancak Marx ateist değildi. O bir satanist idi ve insanlığın Yaradan’ı son dönemde tanımasına engel olmak için bir şeytan haline geldi.

1. Karl Marx’ın Şeytani Çalışmaları

Marx, hayatı boyunca birçok kitap yayınladı. En iyi bilinen kitapları 1848 Komünist Manifesto ve 1867-1894 yılları arasında yayınlanan Das Kapital’in üç cildidir. Bu çalışmalar komünist hareketin teorik temelini oluşturur.

Marx’ın, yaşamının ilerleyen yıllarında ruhunu şeytanın emrine teslim ettiği ve insan dünyasında onun bir temsilcisi haline geldiği gerçeği pek bilinmez. Marx, gençliğinde inançlı bir Hristiyandı. Şeytani bir dönüşüm geçirmeden önce hevesle Tanrı’ya inanıyordu. İlk şiirlerinden “Ümitsizlik İçerisindeki Bir Kişinin Yakarışları” adlı şiirinde Marx, Tanrı’dan intikam alma niyetini şöyle ifade etti:

Ve bir tanrı herşeyimi elimden alıverdi

Kaderin laneti ve eziyeti adına.

Bütün dünyaları hatırlayamayacağım kadar uzak!

Benim için geriye kalan tek şey ise intikam!

Kendimdenintikam almaktan gurur duyacağım

Tanrıyı yücelten o varlıktan,

Gücümü zayıf olanın bir parçası yaparak,

İyi olan benliğimi hiçbir ödül beklemeden bırakarak!

Tahtımı yüksekte inşa edeceğim,

Zirvesi soğuk, çok soğuk olacak

Siperi – cahilce korku,

Mareşali – en derin ızdırap olacak. [1]

 Marx, 10 Kasım 1837 tarihli babasına yazdığı bir mektupta, yaşadığı değişiklikleri şöyle anlatıyordu: “Bir perde düştü, en kutsal olan kutsallarım parçalandı ve yerine yeni tanrılar konulmalıydı… Gerçek bir huzursuzluk beni ele geçirdi ve ben sizin sevgili huzurunuzda olana kadar bu heyecanlı ruhları sakinleştiremeyeceğim.” [2]

Marx “Solgun Kız” adlı şiirinde genç bir kadının İsa’ya karşı olan sevgisinden vazgeçip korkunç bir son ile karşılaşmasını genç kadının lirik sesinden anlatır. Bu şiirde Marx şöyle yazar; 

Bu yüzden cenneti kaybettim, bunu çok iyi biliyorum.
Bir zamanlar Tanrı’ya sadık olan ruhum, cehennem için seçildi. [3]

Marx’ın ailesi, ondaki değişimleri çok açık bir şekilde fark ediyordu. 2 Mart 1837 tarihli bir mektupta babası ona şunları yazdı: “İlerlemen, bir gün isminin büyük bir üne kavuşmasının umudu ve bu dünyadaki refahın kalbimin tek arzuları değil. Bunlar uzun zamandır sahip olduğum yanılsamalar, ama seni temin ederim ki onların gerçekleşmesi beni mutlu etmez. Sadece kalbin saf kalırsa ve insani duygularla atarsa ve hiçbir şeytan kalbini iyi hislerden uzaklaştıramazsa, işte sadece o zaman mutlu olacağım.” [4]

Marx’ın kızlarından biri, gençken Marx’ın ona ve kız kardeşlerine birçok masal anlattığını yazmıştı. Kızının en sevdiği masal, her zaman para sıkıntısı çeken ve güzel kuklalarını şeytana satmaktan başka seçeneği olmayan sihirbaz Hans Röckle’ın dolambaçlı hikayesiydi. [5] Marx’ın başarısı karşılığında şeytana sattığı şey ise kendi ruhuydu.

Önceki örneklerde görüldüğü gibi, Tanrı’yı terk etmek ve şeytanla ilişki kurmak, Marx’ın şiirinde ortak bir temadır. “Üç Kağıtçı” şiirinde Marx lirik bir sesle şunları söyler:

Nasıl olur! Sapladım, ıskalamadan sapladım

Kan karası kılıcımı senin ruhuna.

Tanrının ne istediği ne de bildiği bu sanat,

Cehennem’in kara sisleri içinden beyine sıçrar.

Kalp büyülenene kadar, duyular ortaya çıkana kadar:

Şeytan ile anlaşmamı yaptım. 

Benim için işaretler koyuyor, tempo tutuyor,

Ben de çabucak ve özgürce ölüm marşını çalıyorum.[6]

Marx’ın biyografisinde yazar Robert Payne, Marx’ın anlattığı hikayelerin aslında kendi hayatını betimlediğini ve şeytan adına bilinçli olarak hareket ediyormuş gibi gözüktüğünü yazmıştır. [7]

Marx’ın ruhu şeytana döndü. Duyduğu öfke ile Marx, Tanrı’yı alaşağı edilecek bir şey olarak gördü. Amerikalı politik filozof Eric Voegelin şöyle yazmıştı: “Marx, kendini dünyayı baştan yaratan Tanrı olarak görüyordu. O yaratılan olmak istemedi. Dünyayı yaratılan bir varlık perspektifinden görmek istemedi. … Dünyayı ‘coincidentia oppositorum’ açısından, yani Tanrı’nın konumundan görmek istedi.” [8]

“İnsan Onuru” şiirinde Marx, Tanrı’dan kopma ve onunla eşit durumda olma arzusunu şöyle dile getirdi:

Sonra iş eldivenlerimi savururum

Küçümseyerek dünyanın suratına.

Dev dişi cüce aşağı çekilir, inleyerek,

Batışlar, mutluluğumu bozamaz.

Bir tanrıya cüret ettim
Zaferdeki o harap diyarın içinden.
Her kelime Eylem ve Ateştir,
Ve göğsümde Tanrı’nınki gibi.[9]

Başka bir şiirde, Marx şöyle yazdı, “Göklerden yönetenden intikam almak istiyorum,” ve “Tanrı fikri sapık bir uygarlığın temel dayanağıdır. Bu fikir yok edilmelidir.” [10]

Marx öldükten kısa bir süre sonra, hizmetçisi Helene Demuth, Marx’ın hastalığı sırasında, bir sıra mum önünde bir tür dua ritüeli gerçekleştirdiğini gözlemlediğini söyledi. Marx, açıkça doğaüstü birşeye inanıyordu. [11]

İnsanlık tarihi boyunca, büyük bilgeler insanlara aydınlanmaya giden yolu öğretti ve dünya medeniyetlerinin temellerini attı. İsa Mesih, Hıristiyan uygarlığının temelini oluşturdu ve Lao Zi’nin bilgeliği, Çin felsefesinin dayanağı olan Taoizm’in temelini attı. Eski Hindistan’da, Sakyamuni’nin öğretileri Budizm’i doğurdu. Onların bilgeliklerinin kökenleri mucizevidir-anlayışlarını sıradan eğitimlerden değil, kendilerini manevi olarak yetiştirerek elde ettikleri aydınlanmadan edinmişlerdir.

Marx’ın teorileri ise kendisinden önce gelen düşünürlerin çalışmalarına dayanıyordu, ancak nihai anlamda teorileri kötü hayaletten kaynaklandı. “Hegel Üzerine” adlı şiirinde Marx şunları yazdı:

Herşeyin en üstünde olanları ve onların Derinliklerini bulduğumdan beri, 

Bir Tanrı gibi kaba, bir Tanrı gibi karanlık tarafından gizlenmişim.[12]

Bu hayaletin ayarlaması ile, Marx insan dünyasına girdi. İnsanlığı Tanrı’ya karşı düşman ederek cehennemde ebedi işkence ile mahkum olmasını sağlamak üzere ahlakı yozlaştırmak için komünizm tarikatını kurdu.

2. Marxizm’in Tarihi Gelişimi

Marksizm’in yayılmasını sağlamak için bu kötü hayalet çeşitli entellektüel ve sosyal temeller attı. Bu temelleri, komünizmin yükselişi bağlamında inceleyeceğiz.

Bilim insanları, Marx’ın Tanrı’yı ilk reddedenlerden biri olan Ludwig Feuerbach’tan etkilendiğine inanırlar. Feuerbach dinin kişinin “bilincin sonsuzluğu” hakkındaki farkındalığından başka bir şey olmadığına, yani insanların açık bir şekilde kendi yeteneklerini hayal ederek Tanrı’yı ​​icat ettiğine inanıyordu.[13] Feuerbach’ın teorisi, komünizmin nasıl ortaya çıktığı ve yayıldığı konusunda bize biraz ışık tutuyor. Bilim, makinalar, maddi mallar, tıp ve konfor konularındaki gelişmeler, mutluluğun maddi zenginliğin bir fonksiyonu olduğu izlenimini yarattı. Bu nedenle, herhangi bir memnuniyetsizlik sosyal sınırlamalardan kaynaklanmalıydı. Maddi ilerleme ve sosyal değişim ile insanların ilahi olana hiçbir ihtiyaç duymadan bir ütopya kurabilme aracına sahip oldukları sanıldı. Bu vizyon, insanları ayartmak ve ardından da komünizm tarikatına kabul edilmelerini sağlamak için başlıca araç oldu.

Feuerbach, Hıristiyanlığı ve Tanrı’yı ​​ilk reddeden kişi değildi. David Friedrich Strauss, İncil’in gerçekliğini ve İsa’nın ilahiliğini 1835 yılında yayınladığı İsa’nın Hayatının Eleştirel Olarak İncelenmesi kitabında sorguladı. Bu ateist fikirler, on yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda ortaya çıkan Aydınlanmaya hatta antik Yunanlıların zamanına kadar gitmektedir. Ama çok geçmişe gitmek bu kitabın amacı değildir.

Marx’ın Komünist Manifestosu, Charles Darwin’in Türlerin Kökeni adlı kitabının yayınlanmasından on yıl önce yazılmış olmasına rağmen, evrim teorisi Marx’a görünüşte oldukça bilimsel bir temel sağladı. Eğer bütün türler “doğal seleksiyon” sonucu evrimleşmiş ve insanlar sadece en gelişmiş organizmalar ise, o zaman Tanrı diye bir şey yoktu.

Aralık 1860’da Marx, Engels’e yazdığı bir yazıda, Darwin’in teorisinden övgü ile bahsediyordu. Türlerin Kökeni’ni “bizim fikrimize [tarihsel materyalizm] doğa-tarihi açısından bir dayanak sağlayan kitap” olarak nitelendirdi. Marx, Ocak 1862’de sosyalist filozof Ferdinand Lassalle’a yazdığı bir mektupta,” Darwin’in kitabı çok önemli ve tarihteki sınıf mücadelesini doğa-bilimi perspektifinden açıklamam için bir temel oluşturuyor” dedi. [14]

Doğa Bilimleri alanındaki evrim teorisi ve felsefe alanındaki materyalizm, Marxizm’e insanları yanıltmak ve takipçi toplamak için iki güçlü araç sağladı.

Marx’ın yaşamı sırasında toplum derin değişiklikler geçirdi. İlk Sanayi Devrimi sırasında, zanaat işçiliği seri üretim ile yer değiştirdi. Tarımdaki teknolojik ilerleme, ortaya çıkan işgücü fazlasının şehirlere taşınmasına ve fabrikalarda çalışmasına yol açtı. Serbest ticaret, satış ve pazarlamada yenilik yarattı. Sanayileşme, şehirlerin yükselişini ve insanların, bilginin ve fikirlerin hareketliliğini teşvik etti.

Marx, Almanya’dan sürgün edilmesinin ardından Fransa’ya, Belçika’ya ve daha sonra İngiltere’ye taşındı. Londra’nın gecekondu mahallelerinde Dickens romanlarındaki gibi fakir bir çevrede yaşadı. İkinci Sanayi Devrimi, Marx’ın yaşamının daha sonraki yıllarında başladı ve elektrik kullanımını, içten yanmalı motoru ve kimyasal üretimi getirdi. Telgrafın ve telefonun icadı iletişimde devrim yarattı.

İnsanlar teknolojik değişimler arasında yeni dünyaya uyum sağlamak için uğraşırken, her değişiklik toplumda karışıklıklar yaşanmasına yol açtı. Pek çoğu bu değişimlere ayak uyduramadı ve varlıklı olanlar ile yoksul olanlar arasındaki kutuplaşma, ekonomik krizler ve benzeri olaylar büyüdü. Aynı zamanda, teknoloji doğal dünyayı büyük ölçekte dönüştürmeyi mümkün kıldıkça, insanlığın kibiri arttı.

Bu toplumsal karışıklıklar, Marx’ın toplumsal normların ve geleneklerin yok edilmesi gereken baskıcı kalıntılar olduğu görüşünü yaymak için olgun koşullar yarattı. Ancak Marksist etkiyi, şeytanın insanlığı istikrarsızlaştırma ve insan ile ilahi arasındaki bağlantıları koparma konusundaki uzun vadeli planı açısından ele almak gerekir.

3. Fransız Devrimi

1789 Fransız Devrimi’nin etkisi büyük ve geniş kapsamlıydı; monarşiyi yok etti, geleneksel sosyal düzeni bozdu ve bir mafya yönetimi sistemine yol açtı.

Engels şöyle der: “Devrim kesinlikle en otoriter şeydir; bu, nüfusun bir kısmının iradesini diğer tarafa tüfekler, süngüler ve top gibi, tabii bunlara sahipse, otoriter araçlarla dayattığı bir eylemdir; ve eğer kazanan taraf boşuna savaşmak istemiyorsa, o zaman bu hakimiyeti, gericilerin kullandığı metodlardan esinlenen terör araçları ile sürdürmelidir.” [15]

Fransız Devrimi’nden sonra iktidara gelen Jakoben kulübü bunu iyi biliyordu. Fransız Kralı XVI. Louis’nin infazından sonra, Jakoben lideri Maximilien Robespierre’nin Terör Dönemi, çoğu tamamen masum olan yetmiş bin kişinin infazına sebep oldu. Daha sonraki nesiller Robespierre’nin mezar taşı üzerine şunları yazdı;

Buradan geçmekte olan, dua et
Kederlenme öldüğüm için;
Çünkü ben bugün yaşıyor olsaydım,
Burada sen olacaktın benim yerime! [16]

Jakoben Kulübü’nün Fransız Devrimi’ndeki ekonomik, politik ve din karşıtı terörü komünist partilerin zulüm yapmasına kapı açtı. Fransız devrimcileri, Devrim Mahkemesi ve Paris’te ve diğer bölgelerde giyotinler kurarak Lenin ve Stalin’in siyasi cinayetlerine rehber oldular. Devrim komiteleri, bir mahkumun suçlu olup olmadığına karar verirken, Ulusal Kongre’nin özel ajanları ordu ve idari alt kademeler üzerinde hakimiyet kurdu. İşçi sınıfı ya da proleterler en devrimci sınıf olarak kabul edildi.

10 Haziran 1794’te çıkarılan 22 Prairial Kanununa ya da Büyük Terör Yasasına göre ön duruşmalar ve savunma avukatları yasaklandı ve tüm mahkumiyetlerin ölüm cezasıyla sonuçlandırılmasına karar verildi. Kanıt yerine söylentiler, çıkarımlar ve kişisel yargılar, bir karara varmak için geçerli kabul edildi. Kanunun yayımlanması, Terör Dönemini büyük ölçüde genişletti ve tahminen 300.000 ila 500.000 kişi şüpheli olarak hapse atıldı.[17]Aynı şekilde Jakobenlerin ekonomik terörü, Lenin’in Rusya’da uygulayacağı “savaş komünizminin” habercisi gibiydi.26 Temmuz 1793’te tahıl istiflemek ölümle cezalandırılacak bir suç haline geldi. Devrim Orduları olarak bilinen paramiliter güçler, evler, ambarlar ve depolarda stoklanmış tahılları aramak üzere kasaba ve köyleri yağmalamak için yetkilendirildi. İstifçilikle suçlananlar, çeteler tarafından parçalanacak veya giyotine gönderilecekti. [18]

Fransız devrimcilerinin en büyük düşmanlarından biri Katolik inancıydı. Terör Dönemi sırasında, Pierre Gaspard Chaumette’nin de aralarında yer aldığı devrimciler, Akıl Tarikatı adı verilen bir ateizm biçimi kurdular. Bu tarikat Aydınlanma eğilimlerine dayanıyordu ve Katolikliği yok etmeyi amaçlıyordu. [19]5 Ekim 1793’te Ulusal Kongre, Hıristiyan takvimini kaldırdı ve Cumhuriyet Takvimini başlattı.10 Kasım’da Paris’teki Notre-Dame katedrali bir törenle Akıl Tapınağı’na çevrildi. Bu törende genç bir aktris Akıl Tanrıçası olarak tanıtıldı ve kitlelere bir ibadet nesnesi olarak sunuldu. Akıl Tarikatının emirleri hızla Paris’in her yerinde uygulandı. Bir hafta içinde sadece üç Hristiyan kilisesi faaliyette kalacak şekilde hepsi kapatıldı. Dini terör Paris’i sardı. Rahipler toplu halde tutuklandı ve bazıları idam edildi [20].

Fransız Devrimi, yalnızca Lenin tarafından kurulan Sovyet rejimi için bir model olmakla kalmadı, aynı zamanda Marksizmin gelişmesiyle de yakından bağlantılıydı.

Fransız Devrimi’ni yaşayan ve Eşitler Komplosu’na katıldığı için 1797’de idam edilen ütopik bir sosyalist olan François-Noёl Babeuf, özel mülkiyetin kaldırılmasını savundu. Marx, Babeuf’u ilk devrimci komünist olarak kabul etti.

Sosyalist ideolojiler, on dokuzuncu yüzyıl boyunca Fransız siyasetinde derin izler bırakmaya devam etti. Babeuf’u ruhani kurucusu olarak kabul eden Kanun Kaçakları Birliği, Paris’te hızla yayıldı. Alman terzi Wilhelm Weitling 1835’te birliğe katıldı. Onun liderliğinde gizli topluluk kendisini Adalet Birliği olarak yeniden adlandırdı.

Haziran 1847’de yapılan bir toplantıda Adalet Birliği, Marx ve Engels önderliğindeki Komünist İletişim Komitesi ile birleşerek Komünist Birliği’ni oluşturdu. Şubat 1848’de, Marx ve Engels, uluslararası komünist hareketinin temel çalışması olan Komünist Manifesto’yu yayınladılar.

Napolyon yönetiminin sona ermesinin ardından İspanya, Yunanistan, Portekiz, Almanya, İtalya’nın çeşitli bölgeleri, Belçika ve Polonya’yı etkisi altına alan devrimler ve ayaklanmalar birbiri ardına gerçekleşti.1848’e gelindiğinde, tüm Avrupa’yı etkilemiş olan devrim ve savaş, komünizmin yayılması için çok uygun bir ortam sağladı.

1864’te, Marx ve diğerleri, Birinci Enternasyonal olarak da bilinen Uluslararası Emekçiler Birliği’ni kurdu. Marx’ı komünist işçi hareketinin ruhani lideri olarak seçtiler. Lider olarak Marx, katı disiplinli devrimcilerden oluşan ve işçileri ayaklanmaya sürükleyecek çekirdek bir kadro yaratmaya çalıştı. Aynı zamanda, kendisiyle aynı fikirde olmayan herkesi örgütten uzaklaştırmak için bahaneler buldu. İlk büyük Rus Marksisti olan Mihail Bakunin komünist hareket için pek çok üye toplamasına rağmen Marx tarafından çarlık ajanı olmakla suçlandı ve Birinci Enternasyonal’den kovuldu. [21]

1871’de, Birinci Enternasyonal’in Fransız kolu ilk komünist devrimini başlattı ve bu sayede Paris Komünü iktidara yükseldi.

4. Paris’te Komunizm’in Sahneye Çıkışı 

Paris Komünü, Fransa’nın 1870 Fransa-Prusya Savaşı’ndaki yenilgisinin ardından kuruldu. Fransız İmparatoru III.Napolyon teslim olmasına rağmen, Prusya orduları geri çekilmeden önce Paris’i kuşattı. Fransız işçiler arasında uzun süredir devam eden huzursuzlukla birleşen teslim olmanın verdiği aşağılanma, Paris’te genel bir ayaklanmaya yol açtı. Yeni kurulan Üçüncü Fransa Cumhuriyeti, başkentte bir güç boşluğu bırakarak Versay’a çekildi.

Mart 1871’de Paris Komünü, sosyalistlerin, komünistlerin, anarşistlerin ve diğer aktivistlerin önderliğinde toplumun en alt sınıflarından oluşan silahlı çetelerin ve haydutların isyanıyla başladı. Hareket, Birinci Enternasyonal’e bağlıydı ve büyük ölçüde onun etkisi altında gerçekleşti. Birinci Enternasyonal işçi sınıfını, geleneksel kültürü yıkmak ve toplumun politik ve ekonomik yapısını dönüştürmek için devrimin aracı olarak kullanmayı hedefliyordu.

İsyancılar Paris’in seçkin kalıntılarını, anıtlarını ve sanatını yerle bir ederken bunu geniş çaplı katliam ve yıkım izledi. Fransız yazarlar Edmond ve Jules Goncourt yıkıma katılanların duygularını özetlemek için şöyle yazdılar: “Param olmadığı için hiç ayak basamadığım anıtların, operaların, müzikli kafelerin orada olmasının bana ne yararı var?” Komün zamanında Paris’te görev yapan Amerikalı diplomat Wickham Hoffman ise, olayları “sert, acımasız ve zalimce; ve kanlı 1789 Devrimi’nin üzücü bir mirası”olarak tanımladı. Amerikalı yazar ve yayıncı William Pembroke Fetridge Komünü “dünyanın tanık olduğu en canice [olay]” ve “kan ve şiddet dolu bir devrim” olarak betimledi. Liderleri için ise “acımasız, gözü dönmüş, … Fransa’yı reddeden … kaçıklar, alkol ve kanla sarhoş olmuşlar” dedi.[22]

Gelenek ve gelenek karşıtı arasındaki mücadele Fransız Devrimi’nde başlamış ve seksen yıl sonra da devam etmiştir. Paris Komünü’nün onursal başkanı Louis-Auguste Blanqui şöyle demişti: “Fransa’nın paylaştığı iki ilke: meşruiyet ve halk egemenliğidir. … Halk egemenliği ilkesi, geleceğin tüm insanlarını, sömürülmekten bıkan kitleleri, onları boğmaya çalışan çerçeveyi kırmak için bir araya getiriyor.” [23]

Komünün aşırılığı kısmen, bir ülkenin refahını işçi sayısıyla orantılı olarak gören ütopik sosyalist Henri de Saint-Simon’un nefret dolu fikirlerinden kaynaklanıyordu.O, parazit olarak gördüğü zenginlerin ölümünü savunuyordu.

Fransa’daki İç Savaş’ta Marx, Komün’ü komünist bir devlet olarak tanımladı: “İmparatorluğun doğrudan antitezi Komün idi. Paris proletaryasının öncülük ettiği Şubat Devrimi’ni başlatan ‘sosyal cumhuriyet’ sloganı, sadece monarşik sınıf egemenliği biçimini değil, sınıf egemenliğinin tamamını ortadan kaldıracak bir cumhuriyete karşı belirsiz bir özlemi ifade ediyordu. Komün bu cumhuriyetin olumlu biçimiydi.” Buna ek olarak Marx, “Komün, birçok kişinin emeğini azınlığın zenginliği yapan sınıf mülkiyeti kavramını ortadan kaldırmayı amaçladı” diye yazdı. [24]

Paris Komünü, komünist devrim yöntemlerine öncülük etti. Napolyon’a adanmış Vendôme Sütunu da dahil olmak üzere anıtlar yıkıldı. Kiliseler yağmalandı, din adamları katledildi ve dini öğretiler okullardan yasaklandı. İsyancılar, azizlerin heykellerini modern kıyafetlerle giydirdiler ve ağızlarına pipo yapıştırdılar.

Vahşete erkekler kadar kadınlar da katıldı. O sırada Paris’te bulunan Çinli bir diplomat olan Zhang Deyi, günlüğünde durumu şöyle anlattı: “İsyancılar sadece erkek haydutları içermiyordu; Kadınlar da isyana katıldı. … Büyük binalarda konakladılar ve nefis yiyeceklerle kendilerine ziyafet çektiler. Ancak kendilerine gelen tehlikenin farkında olmadıkları için keyifleri kısa sürdü. Yenilginin eşiğine gelince, binaları yağmalayıp yaktılar. Paha biçilmez hazineler kül oldu. Yüzlerce kadın isyancı tutuklandı ve kundaklamayı çoğunlukla kadınların yönettiğini kabul ettiler.” [25]

Paris Komünü, iki aydan biraz fazla sürdü ve sonra Fransız ordusu tarafından bastırıldı.23 Mayıs 1871’de, son savunma hattı düşmeden önce, Komün liderleri Lüksemburg Sarayı’nın (Fransız Senatosu’nun merkezi), Tuileries Sarayı’nın ve Louvre’un yakılmasını emretti. Paris Opera Binası, Paris Belediye Binası, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Palais Royal ve Champs-Elysées’in her iki yanındaki lüks restoranlar ve birinci sınıf apartmanlar da hükümetin eline geçmeden yıkılmalıydı.

O akşam, katran, asfalt ve terebentin taşıyan Komün üyeleri, Paris’in birçok yerinde yangın çıkardı. Muhteşem Tuileries Sarayı alevler içinde kayboldu. Neyse ki, kundakçıların hemen yanı başındaki Louvre’u yakma girişimi, Adolphe Thiers’e ait birliklerin gelişiyle engellendi.[26]

Marx, Paris Komünü’nün ardından teorisini hızla uyarladı ve Komünist Manifesto’yu işçi sınıfının devlet mekanizmasını sadece ele geçirmekle kalmayıp, onu tamamen parçalayıp yok etmesi gerektiğini açıklığa kavuşturmak için revize etti.

5. Önce Avrupa, Ardından Dünya

Marx’ın güncellenmiş manifestosu komünizmi daha da etkili hale getirdi.14 Temmuz 1889’da, Marx’ın ölümünden altı yıl, Birinci Enternasyonal’in dağılmasından on üç yıl ve Fransız Devrimi’nden yüz yıl sonra, Uluslararası İşçi Kongresi yeniden canlandırıldı. Tarihçilerin İkinci Enternasyonal olarak adlandırdıkları yerde Marksistler yeniden toplandılar.

Avrupa işçi hareketi, “insanlığı özgürleştir” ve “sosyal sınıfları ortadan kaldır” gibi komünist sloganların rehberliğinde hızla kendini kabul ettirdi. Lenin daha sonra şöyle dedi: “Marx ve Engels’in işçi sınıfına verdiği hizmetler birkaç kelimeyle ifade edilebilir: İşçi sınıfına kendini tanımayı ve kendi bilincinde olmayı öğrettiler ve hayallerin yerine bilimi koydular.” [27]

Yalanlar ve beyin yıkama, halk hareketlerine komünist ideolojiyi bulaştırmak için kullanıldı ve giderek daha fazla insanın onu kabul etmesine yol açtı. 1914’e gelindiğinde, on milyondan fazla sendika üyesi ve yedi milyondan fazla kooperatif üyesi olan otuza yakın küresel ve yerel sosyalist örgüt ve daha birçok sayısız sendika ve kooperatif vardı. Ve genelde sosyalistler saflarına yoğun bir şekilde sızmıştı.

Tarihçi Eric Hobsbawm Dünya Nasıl Değişir?: Marx ve Marksizm Yazıları adlı kitabında şöyle yazıyordu: “Marksizmin etkisi bazı Avrupa ülkelerinde özellikle önemli ve yaygındı çünkü sosyalist ve işçi hareketleri ile siyasi bağlantısı olmaksızın neredeyse tüm sosyal düşünceler Marx’tan etkilenmişti.”[28]

Komünizm, Avrupa üzerinden Rusya ve Doğu Asya’ya da yayılmaya başladı.1880’lerde Lenin, Das Kapital’i okudu ve Komünist Manifesto’yu Rusça’ya çevirmeye başladı. Siyasi faaliyetleri yüzünden çarlık Rus yetkilileri tarafından hapsedildi ve sürgüne gönderildi.

Birinci Dünya Savaşı, Rusya’da komünizmin zaferine yol açtı. Çar II. Nicholas’ı deviren 1917 devrimi sırasında Lenin, Batı Avrupa’da yaşıyordu. Yıl sonunda Rusya’ya geri döndü ve Ekim Devrimi’nde iktidarı ele geçirdi.  Rusya eski geleneklere, geniş bir nüfusa ve bol doğal kaynaklara sahip bir ulustu. Sovyet rejiminin dünyanın en büyük ülkesinin topraklarında kurulması, dünya komünist hareketi için büyük bir nimetti.

Tıpkı I.Dünya Savaşı’nın Rusya’daki komünistlerin yükselişine yardım ettiği gibi, II.Dünya Savaşı da komünist hareketin Avrasya’da çoğalmasına ve Çin’i ele geçirmesine neden oldu. II.Dünya Savaşı’ndan sonra, Sovyetler Birliği nükleer silahlarla donanmış süper bir güç haline geldi ve dünya çapında komünizmi yaymaya başladı.

Winston Churchill, ünlü “Demir Perde” konuşmasında şunları söyledi: “Son zamanlarda Müttefiklerin zaferiyle aydınlatılan sahnelerin üzerine bir gölge düştü. Sovyet Rusya ve onun uluslararası komünist örgütünün yakın gelecekte ne yapmayı planladığını ya da eğer varsa, genişleme ve insanları komünizme çevirme eğilimlerinin sınırlarının ne olduğunu kimse bilmiyor.”[29]

Soğuk Savaş sırasında özgür dünya, dört kıtaya yayılmış olan komünist kutupla şiddetli bir çatışmaya girdi. Ama özgür dünyanın ulusları biçim olarak demokratik kalsalar bile, zamanla özünde sosyaliste döndüler.

21 Eylül 2020 tarihinde güncellenmiştir.

Devamı: Üçüncü Konu

İngilizcesi için: How the Specter of Communism Is Ruling Our World

Referanslar

1. Karl Marx, Karl Marx’ın Erken Dönem Çalışmaları: Şiir Kitabı içerisindeki “Ümitsizlik İçerisindeki Bir Kişinin Yakarışları”, Marxists Internet Arşivi, 28 Ağustos 2019, https://www.marxists.org/archive/marx/works/1837-pre/verse/verse11.htm.

2. Karl Marx, İlk Yazıları içerisindeki “Marx’tan Trier’deki Babasına Mektup”, Marxists Internet Arşivi, 28 Ağustos 2019, https://www.marxists.org/archive/marx/works/1837-pre/letters/37_11_10.htm.

3. Karl Marx, Karl Marx’ın Erken Dönem Çalışmaları: Şiir Kitabı içerisindeki “Soluk Kız”,Marxists Internet Arşivi, 28 Ağustos 2019, https://www.marxists.org/archive/marx/works/1837-pre/verse/verse24.htm.

4. Heinrich Marx, Richard Wurmbrand içerisinde atıfta bulunulduğu şekilde, Marx &Şeytan (Westchester, Ill.: Crossway Books, 1986), 21.

5. Eleanor Marx-Aveling, Marx ve Engels’den Edebiyat ve Sanat Üzerine içerisinde “Marx’ın Edebi İlgileri Üzerine Biyografik Notlar,” Marxists Internet Arşivi, 18 Nisan 2020 tarihinde erişilmiştir,https://marxists.catbull.com/archive/marx/bio/marx/eleanor-literature.htm.

6. Karl Marx, Karl Marx’ın Erken Dönem Çalışmaları: Şiir Kitabı içerisindeki “Üç Kağıtçı”, Marxists Internet Arşivi, 28 Ağustos 2019, https://www.marxists.org/archive/marx/works/1837-pre/verse/verse4.htm.

7. Robert Payne, Marx (New York: Simon ve Schuster, 1968).

8. Eric Voegelin, Aydınlanmadan Devrime, ed. John H. Hallowell (Durham, NC: Duke University Press, 1975), 298–299.

9. Karl Marx, Karl Marx’ın Erken Dönem Çalışmaları: Şiir Kitabı içerisindeki “İnsan Onuru”, Marxists Internet Arşivi, 28 Ağustos 2019, https://www.marxists.org/archive/marx/works/1837-pre/verse/verse20.htm.

10. Marx, Wurmbrand içerisinde atıfta bulunulduğu gibi, Marx &Şeytan, 2.

11. Wurmbrand, Marx &Şeytan, 28.

12. Karl Marx’ın Erken Dönem Çalışmaları: Şiir Kitabı içerisindeki “Hegel Üzerine”, Marxists Internet Arşivi, 28 Ağustos 2019, https://www.marxists.org/archive/marx/works/1837-pre/verse/verse15.htm.

13. Ludwig Feuerbach, Hristiyanlığın Özü Üzerine içerisindeki “Genel Olarak Dinin Özü Üzerine,” Marxists Internet Arşivi, 28 Ağustos 2019, https://www.marxists.org/reference/archive/feuerbach/works/essence/ec01_1.htm.

14. Karl Marx, I. Bernard Cohen içerisinde atıfta bulunulduğu gibi, Bilimde Devrim (Cambridge, Mass.: The Belknap Press of Harvard University Press, 1985), 345.

15. Friedrich Engels, Marx-Engels Okuyucusu içerisindeki “Otorite Üzerine,” Marxists Internet Arşivi, 18 Nisan 2020 tarihinde erişildi, https://www.marxists.org/archive/marx/works/1872/10/authority.htm.

16. “Robespierre’in Mezar Yazıtı,” Savaş Baltası (9 Ocak 1796), Romantik Çevreler, 6 Eylül 2019 tarihinde erişilmiştir, https://www.rc.umd.edu/editions/warpoetry/1796/1796_2.html.

17. Jacques Godechot, New Cambridge Modern Tarihi içerisindeki “Savaşlar Sırasında Fransa’nın İçsel Tarihi, 1793–1814,” ed. C. W. Crawley (Cambridge, UK: Cambridge University Press, 1965), 9:280–281.

18. Miguel A. Faria Jr., “Fransız Devriminin Ekonomik Terörü,” Hacienda Publishing, 1 Temmuz 2003, 18 Nisan 2020 tarihinde erişilmiştir, https://haciendapublishing.com/articles/economic-terror-french-revolution.

19. Gregory Fremont-Barnes, Politik Devrimler ve Yeni İdeolojiler Çağı Ansiklopedisi, 1760–1815 (Westport, CT: Greenwood Press, Inc., 2007), 119.

20. William Henley Jervis, The Galikan Kilisesi ve Devrim (London: Kegan Paul, Trench, & Co., 1882).

21. W. Cleon Skousen, Çıplak Komünist içerisindeki “Komunizmin  Kurucuları” (Salt Lake City, UT: Ensign Publishing Company, 1962).

22. John M. Merriman, Katliam: Paris Komününün Yaşamı ve Ölümü (New York: Basic Books, 2014).

23. Louis-Auguste Blanqui, Louis-Auguste Blanquinin Seçilmiş Eserleri içerisindeki “Halkın Dostları Topluluğu Önünde Konuşma” (Scotts Valley, CA: CreateSpace Independent Publishing Platform, 2011), 15.

24. Karl Marx, Fransa’nın Sivil Savaşı içerisindeki “Paris Komünü,” Marxistlerin Internet Arşivi, 19 Nisan 2020 tarihinde erişildi, https://www.marxists.org/archive/marx/works/1871/civil-war-france/index.htm.

25. Zhang Deyi 張德彝, San shu qi 三述奇 [Üçüncü Günlük], (Shanghai: Shanghai Guji Chubanshe, 1995). [Çince]

26. Merriman, Katliam.

27. Vladimir Lenin, Lenin’in Toplu Eserleri 2. Cilt içerisindeki “Frederick Engels,” (Moscow: Progress Publishers, 1972), Marxistlerin İnternet Arşivi,19 Nisan 2020 tarihinde erişilmiştir,   https://www.marxists.org/archive/lenin/works/1895/misc/engels-bio.htm.

28. Eric Hobsbawm, Dünya Nasıl Değişir?: Marx ve Marksizm Yazıları (New Haven, CT, and London: Yale University Press, 2011), 214.

29. Winston Churchill, “Barış İçin Gerekli Kaynaklar (‘Demir Perde Konuşması’)” (konuşma, Westminster College, Fulton, MO, March 5, 1946), Uluslararası Churchill Topluluğu, 19 Nisan 2020 tarihinde erişilmiştir,https://winstonchurchill.org/resources/speeches/1946-1963-elder-statesman/the-sinews-of-peace.

Devamı… Üçüncü Bölüm

Tüm bölümler:

Önsöz: Komünizmin Hayaleti Dünyamıza Nasıl Hükmediyor?

Giriş: Komünizmin Hayaleti Dünyamıza Nasıl Hükmediyor?

Birinci Bölüm: Hayaletin İnsanlığı Yok Etme Stratejileri

İkinci Bölüm: Komünizmin Avrupa’daki Başlangıcı

Üçüncü Bölüm: Doğu’daki Zulüm

Dördüncü Bölüm: Devrimin Dış Ülkelere Sızması

İngilizcesi için: How the Specter of Communism Is Ruling Our World

Yorumlar kapalı, ancak trackbacks Ve pingback'ler açık.